Teknolojinin gelişimi ile birlikte emisyon değerlerinin azaltılması, araçların daha uzun ömürlü ve sağlıklı çalışabilmesi için günümüzde elektronik kontrol ünitesi (E.C.U.) kullanımı otomotiv üreticileri tarafından zorunlu hale gelmiştir. Günümüzde araçlarındaki performanstan memnun olmayan veya yetersiz olduğunu düşünen kullanıcıların araçlarına yaptığı başlıca işlem chip tuning işlemidir. İşlem, atmosferik veya aşırı besleme (turbocharger, supercharger) motora sahip benzinli, dizel araçlara uygulanabilir. Chip Tuning işlemi genel itibariyle; aracın motor kontrol ünitesi içindeki yazılımın araç sahiplerinin istekleri doğrultusunda yeniden programlanması işlemidir. 3 aşamadan meydana gelmektedir.
1 – Araç üzerinde bulunan orijinal yazılımın okunması ve yedeklenmesi,
2 – Araç yazılımının kullanıcı istekleri doğrultusunda yeniden düzenlenmesi,
3 – Düzenlenen programın motor kontrol ünitesine yüklenmesi.
Otomotiv üreticileri, marka değerini koruma amaçlı ve mühendislik etiği gereği ürettikleri araçların motor parçalarını sonsuz ömür hesabı yaparak, belirli emniyet katsayıları dahilinde motor güçlerini sınırlandırmaktadırlar. Bunun yanı sıra egzoz emisyon standartları, ülkelerin vergilendirme politikaları, kabul edilebilir yakıt tüketim değerleri, üretilen araçların dünyanın her yerinde ve her koşulda kullanılacak olması üreticileri motor güçlerini sınırlandırmaya zorlamaktadır. Chip Tuning ise araç yazılımını bağlı bulunduğunuz koşullarda veya istediğiniz amaçlara yönelik olarak optimum seviyeye getirmektedir. Bu konuda uzman bir firmayla çalıştığınız ve tavsiye edilen gücün üstüne çıkmadığınız sürece aracınıza yapılan yazılımın zarardan çok faydasını görebilirsiniz.
Yapılan işlem sırasında araçtan sökülen veya ilave takılan bir parça bulunmamaktadır. Araç yazılımı 2 şekilde okunur. Bunlar aracın obd (on-board diagnostics) girişinden (şekil 1) veya araç motor kontrol ünitesi sökülerek (şekil 2) okuma işlemi gerçekleştirilir. Bu sayede belirli haritalar üzerinde değişiklikler yapılarak modifiye işlemi gerçekleştirilmiş olur. Bu haritalardan bazıları; Hava Yakıt Karışım Haritaları, Tork Limitler Haritaları v.b. Tavsiye edilen güçlerde yapılan bir yazılım sonucu, tamamen kullanıcıya bağlı olaraktan aracın yakıt tüketiminde düşüşler görülmektedir. Bunun sebebi yapılan yazılım sayesinde aracın daha düşük devirlerde daha kaslı hale gelmesi ve gaz pedalını daha az kullanmanızdır. Chip tuning hakkında bilgi almak veya aracınızı güçlendirmek isterseniz iletişim adreslerimizden bizimle irtibata geçebilirsiniz.
Chip tuning araçların motor kontrol ünitesi ( Ecu ) bulunan yazılımın değiştirilmesi işlemidir.
Chip tuning işlemi, her tür içten yanmalı motorlara uygulanabilen, güç ve tork artışı, yakıt tasarrufu, daha iyi gaz tepkisi, daha verimli performans ve daha güvenli bir sürüş deneyimini sunmak için uygulanmaktadır.
Günümüzde ki araçlarda motor ECU ( Engine Control Unit ) dediğimiz bir bölüm tarafından yönetilmektedir. Aracın sensörlerinden gelen bilgiler sayesinde Ecu, aracın hava – yakıt karışım oranını, avans değerini, turbo hava miktarını ve yakıtın enjeksiyon basıncını ayarlar.
Genel olarak aracın önceki gücü ölçülür ve sonrasında aracın orijinal yönetim sistemindeki parametreler değiştirilerek tekrar motor yönetim sistemine aktarılır. Son olarak elde edilen güç ve tork artışı,hızlanma performansı ve yakıt miktarı ölçülerek işlem tamamlanır. Chip Tuning ile motorun çalışma değerleri istenildiği üzere yükseltip düşürülebilir.
EcuNation Trakya aracınızın motor işletim sistemini; kullanım tarzınıza ve ülkemizin şartlarına göre yeniden programlayarak, "Daha Güçlü" ve "Daha Ekonomik" bir araç haline getirmek için uluslararası çalışan “Yazılım Geliştirme” firmasıdır.
Bunu yaparken aracın sağlıklı çalışması ve uzun ömürlü olması birinci önceliğimizdir. Yaptığımız işlemin temeli; aracın motor kapasitesi dahilinde olup, üretici tarafından kısıtlanmış güçleri ortaya çıkartmaktır. %100 Müşteri memnuniyeti ilkemiz ile aracınızı TEST edip beğendiğiniz taktirde sizleri de EcuNation Trakya Ailesine katılmaya davet ediyoruz. Eğer siz de aracınızın Daha Güçlü ve Daha Ekonomik olmasını istiyorsanız; EcuNation yılların verdiği tecrübe, bilgi birikimi ve kalitesiyle aracınızdaki saklı güçleri ortaya çıkartmakta doğru tercihiniz olacaktı
Dünya üzerinde her hava koşulu (yaz - kış, soğuk - sıcak), oksijen miktarı, hava kalitesi, yakıt kalitesine göre orta düzeyle ve maksimum verimlilik ile aracın çalışmasını sağlayacak şekilde üretilmesidir. Bu sebepten hiç bir araç fabrikadan maksimum verimlilik ile çıkartılmaz ve piyasada gerektiği alanlarda kullanılmaz.
Araçlardaki performans değerleri Maksimum değerin en az %15 ile %20 arasında daha düşük olarak kullanıcılara sunulmaktadır.
"Chip Tuning" işlemi bütün araçlara farklı uygulanması gerektiğinden standart bir yazılım söz konusu olmamaktadır.
DPF EGR Çözümleri Danışma Hattı: 0546 412 22 15
DPF Nedir ? EGR Nedir ?
DPF Nedir ? (Dizel Partikül Filtresi)
DPF ve EGR; araçların "Egzoz Emisyon Standartlarını" (Euro 4 - Euro 5 - Euro 6 gibi) belirleyen ve egzozdan çıkan gazların havayı daha az kirletmesi için araçların egzoz sistemleri ile ilişkilendirilmiş olarak çalışan motor parçalardır.
DPF "Dizel Partikül Filtresi" çıkan egzoz gazlarındaki zararlı kurum partiküllerini yüksek ısı ile minimuma indirmek için kullanılır.
EGR Valfi Nedir ? (Egzoz Gaz Devirdaim)
EGR Valfi ise dışarı atılacak egzoz gazlarının bir kısmının tekrar motora girmesini sağlar böylece yanma odasındaki yanma reaksiyon hızı azalır ve yanma sıcaklığı düşer. Düşük yanma sıcaklığı, nitrojen oksit emisyonunun azaltılmasını sağlamaktadır. Motor tam yükte çalışırken EGR Valfi kontrol ünitesi tarafından devre dışı bırakılır , çünkü iyi bir güç kazancı için yanma odasında fazla miktarda oksijen bulunması gerekir.
DPF ve EGR Neden İptal Edilir ?
DPF ve EGR özellikle kalitesiz mazot ve standartlara uymayan motor yağı kullanımı ile zamanla tıkanır.
Tıkanıklık belirli bir seviyeye geldiğinde aracın göstergesinde motor arıza ikazı veya partikül filtre dolu uyarısı verir ve motor gücü kısıtlanır.Bu durumda asıl yapılması gereken parçaları yenisi ile değiştirmek olsa da yüksek maliyetlerinden dolayı ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde DPF ve EGR problemlerinde çözüm olarak arızalı parçaların iptali işlemi uygulanmaktadır.
Bu parçaların iptalinin araca hiçbir zararı olmaması ile birlikte aracın egzoz emisyon standartları düşer. (Örnek:Araç Euro 5 normundan Euro 4 normuna düşer)
Fakat bu değişim aracın egzoz muaynesinden geçmesine engel değildir.
EGR, kara taşıtlarında kullanılan elektropnömatik bir valftir. Araçlarda motor bölmesinde bulunur. Egzoz gazlarını devir daim işlemini yapar. Bu parçalara EGR valfi denir. EGR valfi zamanla aşınır, yıpranmalar sonucu kurum, kirlenme vb. gibi durumlardan dolayı aracın performansını düşürür ve arızalanmasına neden olur. EGR sistemi, dışarıdan motora giren havanın az miktarda yanmış egzoz gazı ile karışmasını sağlar. Bu sayede motorun yanma odasında fazla oksijen ve yanma sıcaklığı azalmış olur. EGR, NOx emisyonlarının azaltılmasına yardımcı olur. Bu işlemi nitrojen oksitlerin meydana geldiği yüksek yanma ısılarını düşürerek yapar.
EGR Valfi egzoz gazının geri dönüşüm sistemini kullanılarak egzoz gazındaki azot oksitlerin azaltılmasına yardımcı olmaktadır. Bu egzoz gazının çoğu havaya karışır. Bu sayede yanma odasındaki yanma için gerekli olan reaksiyon hızı azalır hatta yanma sıcaklığı da böylece düşer. Egzoz gazının devir daiminin gerçekleşmediği durum ise motorun tam yükte çalışıyor olmasıdır. Çünkü fazla miktarda oksijen bulması gerekmektedir.
EGR valfi zamanla aşınır ve bozulmalar meydana gelir. Egzoz gazından dolayı içerisinde kurum birikir ve bu da performansı etkiler. Bu yüzden EGR valfi temizliği yapılmalıdır. Bu temizlik doğru zamanlarda ve doğru şekilde yapılmalıdır hatta gerekiyorsa değişimi yapılmalıdır.
EGR valfi kirlenirse aşağıdaki sorunlar meydana gelebilir:
EGR valfi kirlendiği zaman bu sorunlar meydana gelebilir. Tespit edilir edilmez daha büyük sorunlara yol açmadan müdahale edilmelidir. Doğru şekilde yapılmayan EGR valfi temizliğinde ya da sökümünde hatta yeniden takma işleminde araçta gerçekten çok ciddi sorunlar oluşabilir. Bu yüzden valfte bir sorun olduğunu hisseden araç sürücüsü bir oto servisine başvurmalıdır. Arabasındaki sorunu göstermelidir. EGR valfinin sökülüp takılması için özel araç gereçlere ihtiyaç duyulur. Valf, ilk başta doğru bir şekilde sökülür ve temizliği yapılır. Ufak bir fırça yardımıyla valfte oluşmuş olan kurumun temizliği yapılır. Bu fırçalama işlemi yapıldıktan sonra ise özel sıvılarda bekletilir. Özel sıvılarda bekletilerek valfin kurumdan tamamen temizlenmesi sağlanır. Temizlik işlemi tamamlandıktan sonra valf motora doğru ve güvenli şekilde takılmalıdır.
EGR valfi hava filtresi ve egzoz manifoldun arasında bulunur. Valfin değişimi için gerekli alan açılmalıdır. Etrafındaki bazı yerler açılarak kolay bir çalışma alanı meydana getirilmelidir. Hava filtresi sökülür. Bağlantı yerleri sökülmek için hazırlanır. EGR valfi ayrılır temizlenmeye çalışılır ama kullanılmayacak durumda ise yenisiyle değiştirilmelidir. Yenisiyle değiştirilmişse yenisi takılır ve diğer parçalarda toplanarak çalışır hale getirilir. Temizlenecek durumda ise küçük bir fırça yardımı ile valfin içerisindeki kaba pislik yani kurum alınır. Daha sonrada özel sıvıların içerisinde bekletilir. Bu sayede içerisindeki bütün pisliklerden arındırılmış olur. Daha sonrasında kir sökücü sıvıların içerisinde bekletilir ve tüm kurumdan kurtulur. Bu işlemler sonucunda EGR valfi kurulanır. Bu işlem sırasında son bir kez spreyle üzerinde kalan son kalıntılardan da temizlenmiş olur. Manifold bağlantısı yapılır ve montaj işlemi tamamlanmış olur. Valf arızaları belirtilerinden birini görürseniz hemen bir oto servisine uğrayınız. Böylece trafik açısından ve kendi hayatınız açısından tehlikeye girmemiş olursunuz.
Chip Tuning temel olarak aracınıza üretici firma tarafından yüklenmiş olan parametrelerin, aracınızdan en iyi sonucu almak için optimize edilmesidir. Bir ECU (Motor Kontrol Ünitesi) dosyası içerisinde yüzlerce harita barındırır. Sağlıklı bir güç artışı ve yakıt ekonomisi için, uzman yazılım mühendislerimiz ve yurt dışında bulunan çözüm ortaklarımızla bu haritalar üzerinde ARGE yaparak, maksimum verimlilik ve minimum yakıt tüketiminin sağlanması amaçlanır. Ecunation Trakya deneyimi, bilgisi ve sektörde lider markası ile siz değerli kullanıcılara yıllardır hizmet vermekte olup Dünya genelinde 50.000'den fazla müşterisi ve %100 müşteri memnuniyeti odaklı hizmet politikası ile sektörün aranan markası haline gelmiştir.
Uygulamalar genellikle OBD (diagnostik soketi) üzerinden yapılmakla birlikte, bazı araçlara ECU (Motor Kontrol Ünitesi)'nun sökülüp, masa üzerinde programlanması gerekmektedir.
ChipTuning uygulamasından sonra aracınızda kayda değer bir şekilde güç ve tork artışı olmaktadır. Bu güç ve tork artışıyla beraber aracınız; kullanımı daha zevkli ve daha ekonomik bir hale gelmektedir.
Motor ve motor üretim teknolojileri yıllardan beri çok büyük ve hızlı bir gelişim göstermektedir. Gelişen bilgisayar teknolojileriyle araçlarda artık kontrol sistemleri yani Motor Kontrol Ünitesi (ECU) kullanılmaya başlanmıştır. Eski nesil olan yani ECU'ya sahip olmayan motorlara göre , yeni motorlar verimli , ekonomik ve stabil çalışmaktadır. ECU'nun yeniden programlanabilmesi , araç üreticilerinin satış politikalarından biri olup , bu işlem profesyonel ellerde tamamen sağlıklıdır.Hatta birçok üretici firma bunu kendi bünyelerinde çok yüksek fiyatlara yapmaktadır.Ancak belirtildiği gibi burada dikkat edilmesi gereken husus , uygulamanın yaptırıldığı firma ve markadır.EcuNation Trakya yılların verdiği tecrübe , bilgi birikimi ve kalitesiyle aracınızda ki saklı güçleri ortaya çıkarmada doğru tercihiniz olacaktır.
İşlem ne kadar zamanda uygulanır ?
EcuNation Trakya Yazılım işlemi; araca göre değişmekle beraber 1 saat ile 3 saat arasında bir sürede uygulanır. Çayınızı , kahvenizi içerken ve bizlerle sohbet ederken aracınız Daha Güçlü ve Daha Ekonomik bir araca dönüşür.
Deneme süresi veriyor musunuz ?
EcuNation Yazılımlarının kalitesini gönül rahatlığı ile TEST edebilmeniz için ; aynı gün içinde koşulsuz şartsız %100 para iade GARANTİSİ vermekteyiz.
Garantimi etkiler mi ?
Teorik olarak aracınıza yaptığınız her müdahale garantiyi etkiler. Fakat Pratikte yapılan işlem servis tarafından fark edilemediğinden garanti dışı kalma ile ilgili problem birkaç üretici firma haricinde yaşanmamaktadır.
Hatta uygulama yaptığımız araçların % 50 lik bir bölümünü servis garantisi dahilinde bulunan 2 yaşın altındaki araçlar oluşturmaktadır.
Aracım yazılımdan sonra eski haline döner mi ?
Aracınız istendiği taktirde ücretsiz olarak firmamız tarafından kolaylıkla fabrikadan çıktığı standart yazılımına dönebilir. Bunun haricinde aracın aküsünün bitmesi, serviste yağ bakım periyodunun sıfırlanması gibi işlemler aracınızda bulunan yazılımı etkilemez.
Aracınızın güç ve tork değerleri yazılım ile yükseldikten sonra; kullanım tarzınız aynı kalmak koşulu ile aracınız, standart haline göre daha az gaz pedal tepkisine ihtiyaç duyacaktır. Aracın standart haline göre daha az gaza basmanıza rağmen; yüksek tork size rahat ve akıcı bir kullanım ve buna bağlı olarak yakıt tasarrufu sağlayacaktır. Tabii ki eskiye göre daha agresif kullanımlarda yazılımın güç avantajı kullanılacak ; fakat yakıtta bir tasarruf sağlanmayacaktır.
Araç üreticileri bu işlemi kendileri neden yapmıyor ?
Üreticiler araçlarını tüm dünya pazarına sunmak için tasarlıyorlar ve bunun neticesinde bir çok etken araçların , kapasitelerinin altında piyasaya sürülmesine sebep oluyor. (Egzoz emisyon standartları, sıcaklık ve iklim farklılıkları , vergilendirme politikaları ve satış politikaları gibi). Ülkemizde vergilendirme nasıl ki motor hacmine göre yapılıyorsa birçok Avrupa Ülkesinde hacme bakılmaksızın beygir gücü esas alınarak vergilendirme yapılıyor ; bu da araçların yüksek vergi dilimlerine girmemesi için kapasitelerinin altında güçlerde satışa sunulmasına sebep oluyor.
Günümüzde birçok marka kendi bünyelerindeki modifiye firmaları veya anlaşmalı oldukları firmalar vasıtası ile satış sonrasında aynı hizmeti çok yüksek fiyatlarla kullanıcılarına sunuyor.
Mercedes Benz - Brabus, AMG
BMW - Hartge
Volkswagen - ABT
Aracımın turbosu bozulur mu ?
Dünya üzerinde üretilen bütün turbolar maalesef bir gün bozulacaktır. Siz aracınızı standart yazılımı ile de kullansanız; metal parçalardan oluşan turbo ünitesi zamanla ısı ve gözle görünmeyen toz zerreleri ile aşınacak ve sonunda bozulacaktır. Bilinçli bir şekilde yapılan yazılımlar turbonun ömrünün kısalmasına etki etmez. Turbonun uzun ömürlü olması aslında kullanıcı ile alakalıdır. Tüm turbo araçların kullanım kılavuzlarında bulunan ama maalesef ülkemiz kullanıcılarının zahmet edip okumadığı ve uygulamadığı kullanım önerileri turbonun ve diğer motor parçalarının uzun ömürlü olmasını sağlayan en büyük ipuçlarıdır. Bunların başında aracın motoru ısınmadan motorun yüksek devirlere çıkartılıp agresif kullanılmaması, araç motoru stop edilmeden önce yaklaşık bir dakika rölantide çalıştırılarak turbonun soğutulması ve üreticinin öngördüğü kalite standartlarında motor yağı kullanılması en dikkat edilmesi gereken hususlardır. Maalesef ülkemizde araçların problemleri; araçların garanti sürelerinin bitip periyodik bakımlarının işinin uzmanı olmayan ellerde yapılmasıyla başlıyor. Ne zaman ki "Usta şunun bakımını yapar mısın?" cümlesiyle ustaya uzatılan bir anahtar ve bakımı yapan kişinin ucuza mal etmek amacı ile yan sanayi parça ve ucuz maliyetli düşük kaliteli motor yağı kullanması sonucunda araçlar kullanıcısına sorun çıkartmaya başlıyor. (İşinin Ehli orjinal malzeme ve kaliteli yağ kullanan bir çok ustamızı tenzi ederiz) Bu nedenle tüm araç kullanıcılarına önerimiz bakımlarını yaparken orjinal malzemeden kaçınmamaları ve doğru ellerde araçlarına bakım yaptırmaları. Bunlara dikkat ederseniz aracınızın uzun yıllar sorunsuz ve minimum masraf ile sizlere hizmet edecektir.
2000'li yılların başından beri Otomotiv Sektörüne hizmet eden EcuNation Trakya, aracına değer veren ve yeniliklere açık müşterilerine ekonomi ve performansı bir arada sunmak için çalışmaktadır.
Kalite ve Müşteri Memnuniyeti ilkelerinden ödün vermeden, Deneyimli Mühendis kadromuzla Yazılım Sektöründeki tüm gelişmeleri müşterilerimize sunmak için ülkemizde ve dünyanın birçok ülkesinde her geçen gün büyüyen bayi ağımızla sizlere hizmet vermeye devam ediyoruz.
EcuNation Trakya kalitesini şimdiye kadar kullanan 50.000’in üzerindeki binek ve hafif ticari, 5.000’in üzerindeki ağır ticari araç sahibi müşterilerimizin memnuniyetine sizlerin de memnuniyetini katarak Türkiye'deki liderliğimizi Dünya çapında tercih edilen bir marka konumuna taşımak en büyük hedefimizdir. Bu nedenle Almaya, Hollanda, Fransa, Kosova, Makedonya'daki Bayilerimiz ve Amerika Birleşik Devletlerindeki Kendi Ofisimizle tüm dünyaya bayrağımızı taşımaya devam edeceğiz.
Saygılarımızla;
EcuNation TRAKYA
Stage kelimesinin türkçe karşılığı aşama, evre anlamına gelmektedir. Modifiyeye gönül veren, modifiye konusunda bilgi sahibi olan bir çok kişinin bile karıştırdığı bu aşamalar hakkında sizlere bilgiler vereceğiz. Şimdi sırayla bu aşamaları ele alalım.
Genellikle kolay olarak aracınıza monte edebileceğiniz ve monte ettiğiniz takdirde tadilat işlemi gerektirmeyen modifiye işlemleridir. Üst aşamalara geçtiğiniz takdirde yeni takılan parçalardan yüksek verim alabilmenize yardımcı olurlar. Modifiye işleminin en alt basamağıdır. Daha az maliyetlidir ve yapılabilmesi diğer aşamalara nazaran daha kolaydır. Stage 1 örnekleri olarak şunlar verilebilir ;
Stage 1 de ki kazanımlarınızdan daha yüksek güçler vermektedir. Stage 1 de listelenen ve karmaşık gelebilecek işlemler stage 2 olarak kabul edilebilmektedir. Stage 2 işlemleri ağır modifiye işlemleri olarak kabul edilmemekte ancak motorda tadilat gerektirmektedir. Stage 2 olarak örnek verilebilecek uygulamalar şunlardır ;
Bu aşama uygulamaları sonrası araç cadde kullanımından neredeyse çıkmakta, daha ziyade pist kullanımına uygun olmaktadır. Stage 2 ‘yi destekleyecek parçalar kullanılmaktadır. Stage 3 için verilebilecek örnekler şunlardır ;
Özetlemek gerekirse stage 3 en agresif evredir ve günlük kullanılan bir yol arabasında uygulanması önerilmez. Stage 3 modifikasyonu gerçekleştirilen bir aracın normal yol araçlarından çok daha düzenli bir şekilde bakımlarının yapılması gerekir. Motora yapılan ekstra uygulamalar sonrası günlük kullanıma elverişli olmaz.
Genel olarak DPF olarak adlandırılan dizel partikül filtresi, dizel motorlarda egzoz gazından çıkan zararlı partikülleri temizlemek için kullanılmaktadır.
Motordan çıkan yanmış yakıt – hava karışımı içinde bulunan zararlı partiküller, partikül filtresi içinde birikerek doğaya salınımları engellenir. Bu partiküller, egzoz gaz sıcaklığı arttırılarak (rejenerasyon ile) yakılır ve bu sayede doğanın kirlenmesi engellenmiş olur. Rejenerasyon sırasında egzoz gaz sıcaklığı ecu tarafından görülür. DPF üzerinde bulunan ısı sensörleri yardımıyla sıcaklık bilgisi E.C.U’ ya gönderilir ve bu sayede egzoz sıcaklığını arttırmak için gereken yakıt miktarını tam olarak hesaplamak mümkündür.
DPF’nin tıkanmasını önlemek için, filtre içinde biriken partiküllerin düzenli olarak yakılmak suretiyle temizlenmesi gerekir. Rejenerasyon’un farklı stratejileri bulunmaktadır.
Partiküller, E.C.U’nun müdahalesi olmadan sürekli olarak yakılır. Bu standart otoyol hızlarında 3000 d/dk da sağlanmaktadır. Egzoz gaz sıcaklığı 350 C ve 500 C arasında olmalıdır.
Ağırlıkla şehiriçi kullanımda egzoz sıcaklğı, pasif yenilemeyi gerçekleştirebilecek yeterli sıcaklığa ulaşamaz. Kurumlar temizlenemez ve filtre içine birikir. Tıkanma eşiğine ulaştığında (18 gram) E.C.U. aktif rejenerasyonu tetikler. DPF içerisindeki karbon birikimi derecesi E.C.U. içerisinde programlanan 2 model kullanılarak hesaplanır.
Egzoz üzerinde DPF’in giriş ve çıkışı arasında bulunan basınç fark sensörleri filtre içerisinde doygunluk derecesine gelen basınç farklarını ölçmektedir. Filtrenin tıkandığı sensörler yardımıyla belirlendiğinde E.C.U.’ya giden voltaj arttırılır. E.C.U. bu sayede egzoz gazı sıcaklığını 550 C – 650 C bandına çeker. Bu sıcaklık artışını sağlamak için;
Çok kısa mesafeli kullanımlarda, DPF rejenerasyonu için gereken sıcaklığa ulaşmak imkansızdır. Doygunluk seviyesi 24 grama ulaştığında kilometre saatinde DPF arıza ışığı yanar. Bu sinyal sürücüye rejenerasyon rotası gerçekleştirmesi gerektiğini söyler; yani DPF’in rejenerasyonu için yeterli sıcaklıklara ulaşılmalı, araç belirli bir mesafe boyunca yüksek hızda çalıştırılmalıdır.
Zorunlu yenileme başarılı olmazsa ve doygunluk 40 gram seviyesine kadar eşik değerini aştıysa, kızdırma bujisi ve motor uyarı ışığı göstergede yanar. Bu durumda, filtrenin bozulmasını önlemek için aktif rejenerasyon E.C.U. tarafından engellenir. Bu noktada DPF deneyimli teknisyenler tarafından serviste temizlenmelidir.
Doygunluk 45 gram eşiğini aşarsa, artık yenileme mümkün değildir. Bu noktada DPF temizlenemeyeceği için değiştirilmesi gerekir.
Bu rejenerasyon yöntemi, seyahat mesafesine bağlıdır. DPF’in sağlıksız düzeydeki doygunluğun aşılmasını önler. Doldurma seviyesine bakılmaksızın E.C.U. son 750 – 1000 km herhangi bir yenilenme etkinleştirilmediğinde aktif rejenerasyon otomatik olarak tetikler.
DPF ile sıkıntı yaşıyorsanız, ömür boyu kalıcı çözüm için iletişim adreslerimizden bizimle irtibata geçebilirsiniz.
DPF’nin açılımı Dizel Partikül Filtresi‘dir. DPF, genellikle katalitik konvertör sistemi ile beraber çalışır. DPF’nin ne olduğunu anlayabilmek için katalitik konvertörün çalışma sistemi hakkında bilgi sahibi olmanız gerekmektedir. Katalitik konvertör, içerisinde bulunan platin, rodyum, seryum ve paladyum sayesinde çeşitli kimyasal tepkimelerden geçerek, eksoz gazından çıkan yanmamış zararlı maddeleri temizleyerek doğaya bırakılmasını sağlayan bir sistemdir. DPF (Dizel Partikül Filtresi) son zamanlarda çıkan dizel araçlarda katalitik konvektörün temizleyemediği partikül parçaları ve ağır metalleri içerisinde hapseder. Katalitik konvertör ile DPF arasında bir fark vardır. Katalitik konvertör kendi içinde bulunan kimyasallar ile meydana gelen tepkimeler sonucu eksoz gazını yakarak temizler, DPF ise gaza herhangi bir temizleme işlemi yapmadan zararlı maddeleri direk hapseder. Bu yüzden DPF dolarken katalitik konvertör daha uzun süre çalışabilir. Dizel partikül filtresinde belirli bir partikül tutma kapasitesi vardır. Zamanla dolma seviyesine gelir ve bu partiküllerden kurtulunması gerekir. Bunun için dizel partikül filtresi rejenerasyonu denen bir sistem geliştirilmiştir. Bu sistem kendi içini temizlemek üzere tasarlanmıştır. İç sıcaklığını 350 500 dereceye çıkararak dizel partikül filtresi içine hapsedilen zararlı partikülleri daha az zararlı hale getirip atılmasını sağlar. Devamlı şehir içinde kullanılan araçlardan meydana gelen egsoz gazı pasif rejenerasyon için gerekli olan sürede sıcak kalamadığı için araç aktif rejenerasyona sokulur. Burada amaç egsoz gazı sıcaklığının 600 dereceye kadar çıkartılıp dizel partikül filtresinin kendini temizlemesini sağlamaktır. Zamanla aktif rejenerasyon da yeterli olmaz ve DPF tamamen dolar. Bu durumda DPF’nin iptalinden başka seçenek kalmaz.
DPF kalibrasyon işleminin yapılabilmesi için aracın modeli ve markası göz önüne alınır. Ardından aracın beyni sökülerek veya OBD2 soketi kullanılarak beyin sökülmeden yapılır. Aracın beyninin sökülüp sökülmemesinin araç sahibine bir zararı yoktur. İptali yapan firmanın ihtiyaç duyması halinde bazı araç modellerinde OBD2 üzerinden daha kesin ve güvenli işlem yapabilmek amacıyla beyin sökülebilir. Uygun ekipmanlarla aracın elektronik kontrol ünitesi okunur. Bu işlem yarım saat ile 1 saat arası sürer. Okunan yazılım sadece o araca özel olarak düzenlenir. Tespit edilen ve aracın ileride verebileceği arıza kodları giderilir. Genelde dizel DPF‘nin doluluğunu kontrol eden ısı sensörünün ayarları değiştirilerek sanki DPF sağlıklı çalışıyormuş gibi gösterilir. Bazı durumlarda kontrol mekanizması komple sökülür. Sonrasında geliştirilmiş yeni yazılım araca yüklenir. Son olarak aracın dizel partikül filtresi yerinden sökülür. Daha sonra kaynak yerinden açılıp içi boşaltılır ve yeniden kaynatılır. Araç için özel bir egsoz borusu seçilerek araca monte edilir.
Uzun süreler boyunca kullandığınız aracınızın performansı bir süre sonra size yeterli gelmeyebilir ve aracınızın performansını yükseltmek isteyebilirsiniz. EcuNation Trakya ailesi olarak sizlere bu yazıda aracınızın performansına katkı sağlayacak geliştirmeler hakkında kısa bilgiler vereceğiz.
Piyasada hali hazırda bulunan spor hava filtresi kitleri, (cold air intake kit) otomotiv firmalarının maliyet kaygılarından ötürü yapamadıkları tadilatı filtre sisteminde gerçekleştirmenize yardımcı olur. Spor hava filtresi kitleri sayesinde motorunuzun silindirlerine daha soğuk ve birim zamanda daha fazla kütlede havayı motorun içine almanıza yardımcı olurlar. Bu sebeplerden ötürü aracınızda performans artışı olmaktadır. Ayrıca motor sesinde değişiklikler meydana getirmektedirler.
Atmosferik veya aşırı besleme (turbo, supercharger) motora sahip araç kullanıcılarının araçlarını kişiselleştirmek ve performans artışı sağlamak için yapılan bir uygulamadır. Aracın performansında artış sağlamak ve sesini gürleştirmek için kullanıcıların uyguladığı işlemlerin başında gelmektedir.
Teknolojik gelişmeler sayesinde günümüz otomobilleri artık daha hızlı, daha sağlam ve daha güçlü motorlara sahipler. Bu yüzden otomobiller güç artışlarına daha müsait hale gelmektedirler. Chip Tuning işlemi ile çok daha yüksek güçler elde etmek mümkün olmaktadır. Chip Tuning işlemi, motor kontrol ünitesinde bulunan bazı haritaların değiştirilmesiyle araçta güç artışı meydana getirmektedir. ChipTuning yazımızdan daha detaylı bilgi alabilirsiniz.
Yüksek performansa sahip araçlar için kullanımı çok yaygın olan bir sistemdir. Metil alkol, içten yanmalı motorlarda kullanılan başlıca alkollerdendir. Başlıca avantajları;
Dezavantajları;
Bu yazımızda debriyaj hakkında genel bilgiler verecek ve performans debriyaj sistemlerinin amaçlarından bahsedeceğiz.
Debriyaj sisteminin amacı motorla – vites kutusu arasındaki irtibatı keserek, vitesler arasında geçiş yapmamızı sağlayan aktarma organıdır.
Ayrıca aracın ilk hareket ve duruş için olmazsa olmaz yegane sistemidir.
Debriyajın görevi şu şekilde özetlenebilir:
Sistemin çalışma prensibini animasyon üzerinde görmek, hem konuyu rahat kavrayabilmek hemde anlaşılabilir olması için video aşağıya eklenmiştir.
Araç hareket halinde iken baskı balatası volana yapışık durumdadır ve motordan alınan gücün tekerleklere aktarılması sağlanır. Debriyaja basıldığı anda ise baskının hareketi ile balata volandan ayrılır ve bu sayede gücün tekerleklere iletimi kesilir. Temel çalışma prensibi bu şekildedir.
Debriyaj balatasının eski veya bitmek üzere olduğunu gösteren bazı belirtiler ;
Baskı Balata Neden Çabuk Biter ?
Modifiyeli otomobillerin artan tork kuvvetleri yüzünden, aktarım sorunlarının önüne geçmek amacıyla twin plate veya triple plate adı ile bilinen debriyaj sistemleri kullanılmaktadır. Bu sistemlerde balata sayısı arttırılarak gücün kayıpsız bir şekilde tekerleklere aktarılması amaçlanmaktadır. Sistem, günümüzde kullanılan standart araçlar için gerekli değildir. Motor gücünün aşırı arttırıldığı performans araçlarında kullanılması önerilmektedir.
Bu yazımızda aşırı besleme ve modifiyeli araçların vazgeçilmez parçalarından olan oil catch tank’ın kullanım amacını ve çalışma prensibini inceleyeceğiz. Öncelikli olarak 4 zamanlı motorların çalışma prensibini inceleyelim. Konuyu daha iyi kavrayabilmek için videoyu izlemek size fayda sağlayacaktır.
piston üst ölü noktadan alt ölü noktaya hareketi sırasında emme supapları açılır ve silindir içerisinde bir vakum oluşturularak yakıt – hava karışımı silindir içerisine alınır. Piston alt ölü nokta’dan, üst ölü noktaya hareketi sırasında valfler kapalı konumdadır. Yakıt – hava karışımı sıkıştırılarak muazzam bir basınç elde edilir. Elde edilen basınç sırasında bir kısım hava, segmanların ve silindirlerin arasından kaçarak karter kısmına geçer. Firmalar bu istenmeyen basınç kaçaklarını atmosfere göndermek için özel olarak blok ve silindir kapağına kanallar yapmaktadırlar.
1 – Yağ geri dönüş
2 – Blow by duct (kaçan havanın atıldığı kısım)
3 – Temiz yağ kanalı
4 – Filtre edilmemiş yağ kanalı
Bu kanallar vasıtasıyla hava külbütör kapağında bulunan hortumlar ile hava filtre borusuna bağlanır ve tekrar emme sistemine geri verilir. Ancak ısınan motor yağının, buharı da bu yolu izlemektedir. Bu yüzden aşırı besleme sisteme sahip motorlarda bulunan turbo, intercooler ve diğer emme parçaları yağlanır. Düşük devirli kullanımlarda soğuyarak katılaşırlar.
Bu olay genellikle direk enjeksiyon sistemine sahip araçlarda görülmektedir.
Oil catch tank’ın kullanım amacı bu hava – yağ buharı karışımını motor içine göndermek yerine bir hazne de depolamaktır. Bu sayede yanma odasına gönderilen hava saflaştırılır, ve motor parçalarınızın yağlanmasının önüne geçilir ve intercooler’ın soğutma görevini tam olarak yerine getirmesi sağlanır. Araca özel uygulamalarımızdan biri aşağıdaki şekilde görülmektedir.
Motor yağı, motorun tüm hareketli aksamı üzerinde asılı kalıp, film şeklinde ince bir tabaka oluşturarak sürtünme ve aşınmayı azaltır, bu da hareketi kolaylaştırılmasını sağlayarak sürtünme kayıplarını azaltarak tekerleklere daha fazla güç aktarılmasını sağlar. Motor yağı içerdiği deterjanlar vasıtası ile motoru temizlemeye yardımcı olur, pasa karşı korur ve aynı zamanda silindirlerin çevresindeki aşırı sıcağın bir bölümünü kartere indirmeye yardımcı olur.
Ham petrolün destilasyon edilmesiyle elde edilen dip ürünün yeniden rafinasyonu ile elde edilen baz yağların içerisine gerekli katık paketlerinin eklenmesi suretiyle üretilir. Fiyatları genelde ucuzdur ve ortalama bir performans sunarlar.
Laboratuvar koşullarında çeşitli kimyasal işlemlerle elde edilen sentetik baz yağların içerisine gerekli katık paketlerinin eklenmesi suretiyle üretilir. Sentetik yağların hammaddesi olan sentetik baz yağ, ileri teknoloji ile yoğun işlemlerden geçerek üretildiği için maliyeti yüksektir. Ancak hem daha iyi performans, hem daha uzun süreli kullanım sunarlar. Termal dayanıklılıkları fazladır. Yağlama görevlerini daha uzun süreler yerine getirip, daha yüksek ve daha düşük sıcaklıklar ile yüksek basınca ve zorlanmaya karşı daha dayanıklıdırlar.
Viskozite basit şekliyle bir yağın kalınlığının ölçüsüdür. Belirli bir sıcaklıkta yağın ne kadar akıcı olduğunu göstermek için de Viskozite Endeksi kullanılır. Genellikle bir yağ kalınsa viskozitesi yüksek, ince ise viskozitesi düşüktür. Viskozite endeksi bize bir yağın ısıya maruz kaldığında ne kadar inceleceğini gösterir. Rakam ne kadar yüksekse, ısıya maruz kaldığında yağ o kadar az incelir. Rakam düşükse yağın viskozitesi düşük, yüksekse viskozitesi yüksektir. Viskozite endeksi aynı zamanda bir yağın belirli koşullar altında nasıl davranacağını da gösterir. Çok yüksek viskoziteli bir yağ (Ör: 50) özellikle düşük sıcaklıklarda motorun belirli kısımlarına ulaşamayabilir, hatta yüksek devirlerde silindir ile motor arasındaki film kopabilir. Çok düşük viskoziteli bir yağ ise (Ör:0) özellikle aşırı yüksek sıcaklıklarda çok fazla incelerek koruma özelliğini yitirebilir.
Hizmet ettikleri sıcaklık aralığı bakımından yağlar ikiye ayrılır: Tek viskozite ve çok viskoziteli (multi-viskoziteli) yağlar. Tek viskoziteli yağlar hava sıcaklıklarının daimi olarak sabit olduğu durumlara uygundur, dolayısı ile bu tür yağlar hem yaz, hem kış kullanımına uygun değildir (Ör: 15W-40 değil de sadece 10W) Multi-viskozite yağlar ise yapı olarak değişken hava koşullarında hizmet etme özelliğine sahip olduklarından hem yaz sıcağında, hem de kışın soğuğunda kullanılabilirler. Kalın bir yağ soğuk hava koşullarında jelleşecek ve görevini tam olarak yerine getiremeyecektir. İnce bir yağ ise soğukta rahat akacak, ancak yüksek sıcaklıklarda motor ile silindir arasındaki film tabakası incelecek, ya da kopacaktır. Tek viskoziteli yağların bu dezavantajları üzerine ince bazlı bir tek viskozite yağa çeşitli polimerler eklenmek suretiyle multi-viskozite yağlar üretilmiştir. Eklenen bu polimerler sayesinde multi-viskozite yağlar kışın soğuğunda yada ilk çalıştırma esnasında görev yapabilecek kadar ince, yaz sıcağında güvenebileceğiniz kadar da kalındırlar.
Tek viskoziteli bir yağın akıcılığı her sıcaklıkta aynıdır. Çok viskoziteli yağlar ise tek viskoziteli yağlardan farklı olarak kendilerini değişen sıcaklıklara adapte ederler. Çok viskoziteli bir yağ tek viskoziteli bir yağa oranla soğuk havalarda daha akıcı, yüksek sıcaklıklarda ise kesinlikle daha kalın ve güvenlidir. Çok viskoziteli yağlar tek viskoziteli yağlara oranla %1,5 ila %3 arasında yakıt tasarrufu sağlarlar. Çok viskoziteli yağlar hem düşük, hem yüksek sıcaklıklarda daha fazla koruma sağlarlar.
Yağın viskozitesinin uygunluğu kullanım yerine göre değişir. Motorun devri ve teknolojisine göre 0W/30 gibi çok ince bir yağ kullanılarak rahatça motorda yağın dolaşması ve her noktayı yağlaması gerekmektedir. 15W/40, 20W/50 gibi yağlar viskozitesi yüksek olduğundan daha düşük devirli motor teknolojisinin olduğu sıcak iklimlerde kullanılır. Günümüzde uzun ömürlü motor yağlarından 0W/30, 5W/30, 10W/40 gibi sentetik yağlar 15W40, 20W/50 gibi mineral yağlara göre çok daha fazla uzun ömürlüdür. Yağ performans sınıfı nedir? Nasıl anlaşılır? Performans sınıfını, ambalajların arka yüzünde yer alan etiket üzerindeki SAE, API ve ACEA değerlerinden anlayabilirsiniz.
SAE sınıflandırması diğerlerinden farklı olarak yağı düşük ve yüksek ısılardaki viskozitesine göre sınıflandırır, dolayısıyla bir miktar daha ayrıntılı olduğu söylenilebilir. SAE sınıflandırmasında derece W harfi ile ayrılan iki rakamdan oluşur. W, winter yani kış anlamındadır ve yağın düşük sıcaklıktaki viskozitesini gösterir. Örneğin 15W-40ta ki 15W gibi. Bu, aynı zamanda yağın baz viskozitesidir, yani polimer eklenmeden önceki asıl viskozitesi. Bu rakam ne kadar düşük olursa yağ o kadar ince olacağından, bu bize aynı zamanda yağın düşük ısılarda ne kadar akıcı olacağını ve motorun ne kadar kolaylıkla çalışacağını da gösterir. İkinci rakam yağın yüksek ısı viskozitesini verir. 15W-40ta ki 40 gibi. Bu rakam ne kadar yüksekse, yağ sıcak iken o kadar viskoziteli, yani kalın demektir. API (American Petroleum Institute) Sınıflandırması Sınıflandırma iki harf ile yapılır. İlk harf yağın benzinli (S) veya dizel (C) motorlardan hangisine uygun olduğunu, ikinci harf ise yağın aynı gruptaki performans değerini gösterir. Performans sınıflaması her iki grupta da A en düşük olmak üzere benzinli motorlar için A-J arası, dizel motorlar için ise C-F arası yapılır. Benzinli motorlarda: (min. performans) SA..SB..SC..SD..SE..SF..SG..SH..SJ (max. performans) Dizel motorlarda: (min. performans) CA..CB..CC..CD..CE..CF (max. performans) ACEA (Association of European Car Manufacturers) Sınıflandırması Sınıflandırma bir harfi takip eden bir rakam ile yapılır (A3 gibi). ACEA standardı iki kategoriye ayrılır. Birinci kategori yağın hangi motorda kullanılabileceğini açıklar: Benzinli motorlar için A Dizel otomobil motorları için B Dizel kamyon motorları için C Yağın performans seviyesini ise takip eden rakam belirler: Yakıt ekonomisi için 1 Genel amaç için (ortalama seviye) 2 Yüksek performans için 3 Örneğin A3 benzinli motorlar için yüksek performanslı bir yağı, A1 benzinli motorlar için ekonomi amaçlı bir yağı tanımlar.
Baz yağın kalitesi, SAE, API veya ACEA performans sınıfına göre kullanılan katık paketleri ve miktarlarına göre fiyat farklılıkları gösterebilir.
Yağ eksilmesinin ana nedeni motorun teknolojisiyle ilgilidir. Yeni teknolojiyle metaller arası boşluklar en aza indirilerek, motorun daha kompakt olması ve daha fazla performans göstermesi sağlanmaktadır. Bunun sonucunda da yağın eksilmesi meydana gelir. Diğer nedenlerde araç tanıtım kitaplarında önerilen performans ve viskozite değerlerine uygun yağ seçilmemesi, motoru sürekli yüksek devirlerde kullanılması ve motor ömrünün azalmış olması veya mekanik bir arıza olması örnek olarak gösterilebilir.
Zorunlu durumlarda aynı viskozite derecesinde ve aynı API sınıfında olan farklı marka yağ eklenebilir. Mineral yağ ile sentetik yağın birbirine karıştırılmamasına dikkat edilmelidir. Aksi taktirde motorda ani ya da doğrudan bir zarar oluşmasa bile yağın kimyasal yapısı bozulabilir, motor koruması azalabilir. Bu yöntem geçici bir yöntemdir ve yağın en kısa zamanda tümüyle değiştirilmesi tavsiye edilir.
Çok soğuk havalarda kalınlaşan yağ ilk çalışma anında motorun içinde rahat dolaşamaz ve aracın zor çalışmasına neden olur. Bu nedenle özellikle soğuk havalarda düşük viskoziteli, kısmi sentetik ya da tam sentetik yağların kullanılması tavsiye edilir.
NOS kısaltmasının anlamı Nitrous Oxide System’dir. NOS, petrol türevi yakıtlarla çalışan araçlarda güç arttırma amaçlı kullanılan bir yakıt katkısıdır.
İçten yanmalı bir motorun gücü, dışarıdan aldığı oksijeni, püskürttüğü yakıtla ne kadar şiddetle patlatabildiğine bağlıdır. Motor modifiyesinin genel amacı motora giren hava (oksijen) benzin karışımını arttırmak ve bu suretle içerideki patlamayı şiddetlendirmektir.
Yani, sistemdeki iki ana değişken, yakıt ve oksijendir. Yakıtın depolanması ve aktarılması kolaydır. NOS Tüpü içten yanmalı bir motora, istenildiğin de motorun yanma odasına yakıt ve havanın yanında “nitrous oxide” gazı veriyor.
Bu gazın soğutucu etkisi, genleşme katsayısını düşürüyor ve yanma odasına normalin çok üstünde miktarda oksijen dolmasına sebep oluyor. Bu sayede yakıt daha iyi yanıyor, patlama çok daha şiddetli gerçekleşiyor ve güç artıyor.
Herhangi bir otomobilde motorunun bileşenleri sahip olduğu güçten daha fazlasını üretebilir veya kaldırabilir. Fakat imalatçı firmalar otomobilin her şartta aynı performansı verebilmesi veya yakıt ekonomisinin düşük seviyede tutabilmesi için ortalama bir beygir gücü ile üretim yaparlar.
Aslında motora eksantrik ve manifold ile daha fazla hava girişi bu sayede piston da sıkıştırma artışı, ve ihtiyaç kadar yakıt sağlanırsa daha fazla beygir gücü üretilebilir.
Nos sadece istenildiği an güç üretebilen bir sistemdir. Daha fazla verilen benzinin aynı zaman dilimi içerisinde yakılmasıyla ortaya çıkan bir güçtür.
Aracınız için doğru kit seçimi zarar vermez bunda artı beygir gücü seçimi anahtar noktadır. Doğru bir uygulama motorda aşınmaya sebebiyet vermez. Silindirde ortaya çıkan enerji artar ve bunları idare edecek farklı birimler de yükü kaldırır. Eğer yük artışları onları idare edecek birimlerin kapasitesini geçerse ilave aşınım meydana gelir. Nos her zaman değil sadece istenildiğinde kullanılmak üzere imal edildiğinden fevkalade avantajlıdır. İleri derecede beygir artışı için dizayn edilen kitlerde buji ve ateşleme zamanlarının geciktirilmesi gibi ilave ayarlarla sisteme zarar vermez. Doğal olarak benzin oktanının da artırılması gerekebilir.
Aracınız için bu uygulamayı düşünüyorsanız iletişim adreslerimizden bizimle irtibata geçebilirsiniz
Bujinin görevi, yanma odasına alınan hava – yakıt karışımını, kıvılcım oluşturarak yakmak – patlatmaktır. Buji, ateşleme bobininden gelen 20.000 – 30.000 voltluk gerilimi, buji tırnaklarından atlatarak kıvılcım (ark) oluşturur. Yüksek gerilimle, tırnaklar arasındaki hava iyonlaşarak ark meydana gelir.
Bujiler benzinli ve benzinli/lpg’li motorlarda kullanılır. Benzinli motora sahip tüm araçlarda ateşleme bujisi kullanılır. Dizel araçlarda, ateşleme bujisi bulunmaz. Dizel motorlar kıvılcımsız, sıkıştırılarak hava ile patlatmalı olarak çalışırlar.
Bujiler, porselen bir gövdeyle yalıtılmışlardır. Bujinin ortasından bir orta elektrot geçer, orta elektrottan + yüklü yüksek bir gerilim geçer. Bujinin uç kısmında ise, buji tırnağı bulunur, şasiye (-) yük ile bağlıdır. Kıvılcım işte bu + ve – uçlar arasındaki yük gerilim farkından oluşur. Yapısı genelde nikel alaşımdır.
Bujilerin tırnak yapıları, kıvılcımın güçlü ve zayıf olmasında etkilidir. Bujilerde kıvılcımın ne kadar güçlü olursa, motorda yanma o kadar iyi olacak, motor performansı ve yakıt tasarrufu iyileşecektir. Buji tırnakları ne kadar ince – sivri yapıda olursa, kıvılcım o kadar iyi olur.
Burun porseleni kısa olan bujilere soğuk buji denir. Burun porseleni kısa olduğundan yanma odasındaki sıcaklığın temas yüzeyi daha az olacaktır, daha az ısınacaktır. Bu bujilerin ısı kapasiteleri daha yüksektir.
Bujiler en iyi şekilde çalışabilmek için özel bir sıcaklık aralığına ihtiyaç duyarlar. Bu sıcaklık aralığının alt sınırı 450 C buji sıcaklığı düzeyindedir, yani kendi kendini temizleme sıcaklığıdır. Bu sıcaklık eşiğinden itibaren, birikmiş kurum parçacıkları izolatör ucunda yakılarak ortadan kaldırılır.
Çalışma sıcaklığı uzun süreli olarak bunun altında kalırsa, elektriksel iletken kurum parçacıkları birikebilir, hatta sonunda ateşleme gerilimi kıvılcım oluşturmak yerine kurum tabakası üzerinden araç topraklamasına akabilir.
850 C buji sıcaklığından itibaren izolatör o kadar çok ısınır ki, yüzeyinde kızdırma ateşlemeleri adı verilen kontrolsüz ateşlemeler meydana gelebilir. Bu tür kontrolsüz anormal yanmalar, motorda hasarlara neden olabilir.
Bujiler en iyi şekilde çalışabilmek için özel bir sıcaklık aralığına ihtiyaç duyarlar.
Bujiler, motorda yanma olayını başlatır ve yanma kalitesini direkt olarak etkiler. Bu sebeple uygun bujiler kullanmak, aracın yakıt tasarrufu yapmasını sağlayacaktır. Uygun olmayan buji değişimlerinde araç daha fazla yakıt yakar ve motor performansı düşer.
Buji Özellikleri Neler Olmalıdır ?
Binek otomobillerde kullanılan bujiler genelde 12mm veya 14mm çapında olmaktadır.
Buji tırnak aralığı katalog değerine uygun olarak ayarlanmalıdır. Bu değer klasik ateşleme sistemlerinde 0,6mm – 0,8mm, elektronik ateşleme sistemlerinde ise 0,8mm – 1,1mm civarındadır.
Buji tırnak aralığı zamanla aşıntı sonucu büyür, normal olarak bujinin söküldüğünde temizlenmesi ve tırnak aralığının ayarlanması gerekir. Tırnak aralığı sentil ile kontrol edilerek ayarlanır.
Beygir gücü kavramı genellikle otomobil ve elektrik motorlarının güçlerinin belirlenmesi için kullanılmaktadır. Aslında basit bir kavramdır fakat halk arasında tanımlanırken yapılan bazı yanlışlıklar bu kavramı içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir. Öyle ki 100 beygirlik araba deyince, 100 tane atın ürettiği güç şeklinde anlaşıldığı oluyor. Beygir gücü ifadesi günümüzde en fazla otomobilleri tanıtırken kullanılmakta ancak bu kavramın temeli çok eskilere dayanmaktadır.
Beygir gücü, İngilizce karşılığı ile Horse Power (HP) kavramını ilk kez 1872 yılında kullanan kişi James Watt’tır. James Watt, buharlı makineler üzerinde çalışan ve onları geliştiren İskoçyalı başarılı bir mucit ve mühendistir. Bu mucit geliştirdiği buharlı makineleri pazarlarken müşteriye makinenin gücü hakkında bilgi vermesi gerekiyordu ve o zamanlarda makineler fazla gelişmemiş olduğu için güç deyince insanların aklına atlar gelmekteydi. James Watt’da bu yolu izledi ve gücün simgesi haline gelen atlar üzerinden işe koyuldu.
Kömür madenlerinde yük taşıyan atları bir süre gözlemleyen Watt, ölçümleri sonucunda bir atın 45 kilogramlık kömürü 1 saniyede 1,11 metre uzağa taşıyabildiğini tespit etti.
Böylece bir at Ağırlık x Yol olarak 50 Kilogram – Metrelik iş yapmış oluyordu. James Watt nedeni bilinmemekle birlikte sonucu yüzde 50 oranında arttırarak 75 Kilogram – Metreye tamamladı ve buna da 1 beygir gücü (hp) dedi.
Bağımsız elektronik ateşleme sisteminin görevi, yanma odasına alınan hava – yakıt karışımının en uygun anda buji ile ateşleyerek yanmayı başlatmak için gerekli avansı vermektir.
Bağımsız elektronik ateşleme sisteminde her silindir için ayrı bir ateşleme bobini kullanılmıştır, ateşleme bobinin içerisinde ateşleyici ünite, primer ve sekonder sargılar ve direkt bujiye bağlanabilirler.
Bağımsız elektronik ateşleme sisteminde buji kablosu yoktur. Bujinin tepesinde bulunan ateşleme bobinlerini 12 V ve sinyal akımıyla besleyen elektrik kablosu ve soket vardır.
Her silindire ait bobin primer devresinin kontrolü, motor kontrol ünitesine (ECU) bağlanmıştır.
ECU, motorun o anki çalışma koşullarına göre en uygun ateşleme avansını belirleyerek sırası gelen silindir bobininin primer devre akımını keser ve bobinin sekonder devresinde yüksek gerilimin oluşmasını sağlar. İlgili silindirin zamanlaması, eksantrik mili üzerinde bulunan zamanlama (faz) sensörü ve krank milinden alınan Ü.Ö.N. ve devir sinyali ile belirlenir.
Motorun ateşleme sistemini ve ateşleme avansını kontrol edip çalıştıran ECU bu işi, çeşitli sensörlerden bilgiler alarak ve bu bilgilere göre hafızasındaki programı uygulayarak yapar. Ateşleme sistemi çalıştırılırken ve avans düzenlenirken; krank mili konum sensörü, eksantrik mili konum sensörü, vuruntu sensörü, gaz kelebeği konum sensörü, hava akış ölçer (debimetre) ve motor soğutma suyu sıcaklık sensöründen anlık olarak bilgiler, elektronik kontrol ünitesine iletilir ve yorumlanır.
Akü, her buji için ateşleme bobinleri, ateşleme bobinlerinde bulunan ateşleyici elektronik devreler, ateşleme bobinlerine bağlı besleme ve sinyal kabloları, ECU, sensörler…
Elektronik avans, tertibatında ateşleme avansı, sensörlerin verdiği bilgiler ışığında ECU tarafından belirlenir.
Devir ve Ü.Ö.N. sensörü : Volan arkasındaki dişliden ya da krank mili kasnağı üzerinden motor devri ve Ü.Ö.N. bilgisi alınır.
Mutlak basınç sensörü : Emme manifoldu üzerinden emme manifoldu vakum değeri alınır.
Gaz kelebeği konum sensörü : Motorun rölanti ve üst hızlarda çalışma bilgisi alınır.
Giren hava sıcaklık sensörü : Emme manifolduna giren havanın sıcaklık bilgisi alınır.
Motor soğutma suyu sıcaklık sensörü : Motor soğutma suyu sıcaklığı bilgisi alınır.
Vuruntu sensörü : Motordaki ateşleme vuruntusu olup olmadığnın bilgisi alınır.
Elektronik kontrol ünitesinde her duruma, yani her devir sayısına ve yük noktasına ait yakıt tüketimi ve egzoz gazları için en uygun ateşleme noktaları programlanmıştır. ECU, giriş sinyallerini alır ve ateşleme tanıma alanından gerekli ateşleme açısını hesaplar. Ardından çıkış sinyalini kumanda cihazının son kademesine gönderir, bu ise ateşleme bobininin primer devresini kumanda ederek avansı en uygun değere ayarlar. Ateşleme (avans) ayarı ve ateşleme hareketinin bitirilmesi, elektronik kumanda cihazı tarafından yapılır.
Ateşleme Sisteminin Avantajları Nelerdir ?
Elektronik Kontrol Ünitesinde her duruma, yani her devir sayısına ve yük noktasına ait yakıt tüketimi ve egzoz gazları için en uygun ateşleme noktaları programlanmıştır. ECU, giriş sinyallerini alır ve ateşleme tanıma alanından gerekli ateşleme açısını hesaplar. Ardından çıkış sinyalini kumanda cihazının son kademesine gönderir, bu ise ateşleme bobininin primer devresine kumanda ederek avansı en uygun değere ayarlar.
Ateşleme (avans) ayarı ve ateşleme hareketinin bitirilmesi, elektronik kumanda cihazı tarafından yapılır.
Kamber, kaster ve toe açıları araç dinamiği ile ilgilenenler için pek yabancı olmadıkları kavramlardır. Bu açılar aracımızın yol üzerindeki güvenliğini ve lastik ömrünü belirleyen en büyük etkendir. Bu açıların kullanımına göre optimum ayarlanması ile araç sürüş kabiliyetleri arttırılabilir.
Kamber, kaster ve toe arasında en çok tartışılan ve anlaşmazlığa yol açan kamber açısıdır. Taşıtın ön tekerleklerine önden bakıldığında düşey eksene göre, tekerleğin üst kısmının aracın merkezine ya da dışarı doğru eğimine kamber açısı denir. Tekerleğin üst kısmı dışa doğru belirli bir açı ile eğim yapıyorsa pozitif kamber, içe doğru eğimli bir açı yapıyorsa negatif kamber olarak adlandırılmaktadır.
Görünüm olarak negatif kamber açısı daha havalı olduğu için , genel itibari ile daha popüler olsa da, bu açının pozitif ve negatif olmasının bazı avantajları ve dezavantajları bulunmaktadır. Negatif kamber açısı ile ayarlanmış olan bir ön düzen geometrisi, kullanıcıya dönüşlerde yüksek yol tutunma kabiliyeti kazandıracaktır. Ancak negatif kamber açısı düz yolda yapılan sürüşlerde kontak bölgesini küçülttüğü için tutunmayı azaltacaktır.
Ayrıca negatif kamber açısı uygulandığında tekerler birbirine doğru bir kuvvet oluşturmaktadır. Bu kuvvet her iki tekerlekte zemine bastığında birbirini dengelemektedir. fakat tekerleklerden biri ile yol arasındaki temas kesildiğinde, kuvvetin dengelenmesi bozulduğundan araç, yerden teması kesilen tarafa doğru kayma eğilimi gösterecektir.
Kamber açısının sıfır yapılması aracın düz yolda ilerlerken yerle temasını güçlendirebilecektir fakat, bu şekilde yapılan bir ayarlama dönüşlerde tekerlekler üzerinde yüksek aşınmaya neden olacaktır.
Optimum kamber açısının seçimi kullanış şekline çok bağlıdır.Örneğin bir arazi aracında pozitif kamber açısı verilerek araç direksiyonun daha ağır tepki vermesi ve aracın daha düz bir şekilde yol alması sağlanır. Şehir içi araçlarında ise gerek tekerlek aşınması düşünülerek gerekse yol tutunması düşünerek negatif kamber açısı verilerek ayarlama yapılmaktadır.
Taşıt tekerleklerine yandan bakıldığında görülen, aks piminin veya alt ve üst salıncak rotillerini birleştiren doğrunun taşıtın önüne veya arkasına doğru yaptığı eğime kaster denir. Tekerleğe yan tarafından bakıldığında pimin üst kısmının arkaya doğru eğimi “Pozitif Kaster“, tersi ise “Negatif Kaster” olarak adlandırılır. Günümüz taşıtlarında her iki duruma da rastlamak mümkündür.
Genel itibari ile pozitif kaster açısı arasında yüksek hızlarda daha stabil davranmasını sağlamaktadır. Ayrıca pozitif olarak verilen kaster yol üzerinde daha kolay direksiyon kabiliyeti sunmaktadır.
Şehir içerisinde kullanılan birçok araçta, cross – kaster şekilde bir kaster açı düzeni bulunmaktadır. Bu düzen sayesinde, sürücü araç direksiyon kabiliyetini kaybettiğinde aracın sağa doğru yönelmesi sağlanır. Bu sayede aracın karşıdan gelen trafiğe yönelmesi engellenmektedir.
Araca hareket veren ön tekerleklere üstten bakıldığında görülen, tekerleklerin ön kısmının arkaya göre farklı mesafede olması durumudur. Ön tarafın arkaya göre kapalı olmasına toe-in, açık olmasına da toe-out denir.
Taşıt düz yolda hareket ederken tahrik tekerleklerinin ve yükün etkisi ile ön tekerlekler, arkadan itişli araçlarda genellikle dışa doğru açılmaya, önden çekişli araçlarda ise içe doğru kapanmaya zorlanır. Bu nedenle önden çekişli araçlarda ön tekerleklere toe – out, arkadan çekişli araçlarda ise toe – in verilir.
Taşıt ön tekerleklerine, üretici bir firma tarafından belirlenmiş değerlerin dışında fazla miktarda toe – in veya toe – out verilmişse bu durum tekerleklerde yuvarlanma direncinin artmasına sebep olur. Ayrıca tekerleklerin, içten veya dıştan anormal derecede düzensiz aşınmalarına yol açar. Bu aşınma, yanal yönde testere dişi şeklinde kendini gösterir.
Bu ayarlamada araç tipi önemlidir. Yani bir arazi aracından şehir için aracın performansını beklememek gerekir. Hatta bu performansı beklemek ölümcül kazalara neden olabilir.
Türkçe kelime anlamı turbo zamanlayıcı olan turbo timer, erken turbo aşınmasını ve arızasını önlemek için motorun gereken soğutma süresini otomatik olarak gerçekleştirmek, aracın motorunu önceden belirlenmiş bir süre boyunca rölantide çalıştırmak üzere tasarlanmış bir cihazdır.
Aşırı beslemeli bir motora sahip araç çok uzun süreli bir sürüşten sonra, aracın motorunu rölantide çalıştırmak önemlidir. Böylece turbo sisteminin egzoz ve emme kanallarındaki düşük gaz sıcaklıklarından soğuması sağlanabilir.
Aynı zamanda motordaki yağlama yağı düzgün bir şekilde dolaşıma girer, aksi halde yüksek hızda dönen turbo mili ve yatağı arasında sıkışan motor yağı, yağlayıcı görevini düzgün bir şekilde yerine getiremez. Modern araçlarda turbo sistemleri ile ilgili olarak; turbo timer, araç kapanmadan önce birkaç dakika boyunca aracın çalıştırılmasını sağlamaktadır. Turbo timerlar genellikle dijital elektronik sistemler üzerine kuruludur.
Çoğunlukla harici bir anahtarla devre dışı bırakılabilir, bu normalde el freni veya üzerinde bulunan bir tuş sayesinde gerçekleştirilir.
Aracınız için turbo timer uygulaması düşünüyorsanız, iletişim adreslerimizden bizimle irtibata geçebilirsiniz.
Otomobil fren sistemlerinde kullanılan performanslı fren diskleri frenleme sırasında yüksek ve sabit bir sürtünme düzeyi sağlar. Daha büyük disk frenler sayesinde frenlemede ısı sorunu azalır ayrıca hem fren mesafesi azalır hem de fren gücünde ısınmadan kaynaklanan azalma daha az olur.
Karbon seramik fren diskleri ise geleceğin otomobil fren teknolojisi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Formula 1 araçlarında da kullanılan seramik diskler 1999 yılında Porsche trafından geliştirildi. PCCB (Porsche Ceramik Composit Brake) adıyla anılan sistem yüksek performanslı lüks otomobillerde kullanılmaktadır.
Yüksek Performaslı Frenlerin Özellikleri
Etanol yakıtı, otomobiller ve diğer motorlu araçlarda, tek başına bir yakıt olarak ya da benzine karıştırılan bir katkı maddesidir.
Etanol, hava kirliliğini azaltmak ya da petrol ürünlerinin tüketimini azaltmak amacıyla, benzinle değişik oranlarda karıştırılarak kullanılabilir. En yaygın uygulamalar E10 ya da E85 diye bilinen sırasıyla %10 ve %85 etanol içeren karışımlardır.
Etanolün yakıt hücrelerinde kullanımı da yaygınlaşmaktadır.
Etanol şekerin (glukoz) fermante edilmesiyle elde edilen kimyasal maddedir. Etil alkol veya bitkisel alkol olarak da bilinir. Mısır, şeker kamışı, şeker pancarı, buğday gibi tarımsal ham maddelerden üretilir. Bitkilerden elde edilen etanol (biyo-etanol), sürdürülebilir bir enerji kaynağı olarak, sağladığı çevresel ve ekonomik yararlar nedeniyle, fosil yakıtlara göre avantajlar sağlamaktadır.
Etanol, yaygın olarak şeker kamışı ve mısırdan elde edilmektedir. Ancak etanol elde etmek için, bugün kullanılan teknolojiler, etanolden elde edilen enerjinin yaklaşık %70 fazlasını harcamayı gerektirdiğinden, hala fosil yakıtlar karşısında yeterince rekabet edici değildir.
Genel olarak, bir benzin karışımındaki etanol miktarı yükseldikçe, standart araba motorları için uygunluğu azalmaktadır. Saf etanol kauçuk ve plastiklerle reaksiyona girdiği ya da onları çözdüğü için tadilat görmemiş motorlarda direk olarak kullanılamaz.
Saf etanol (116 AKI, 129 RON), normal benzine (86/87 AKI, 91/92 RON) göre çok daha yüksek oktan oranına sahiptir. Bu nedenle, en fazla yarar için, ateşleme zamanı ve sıkıştırma oranının değiştirilmesini gerektirir. Saf benzin yakıtlı bir aracı, saf etanol yakıtlı bir araca dönüştürmek için, %30-40 kadar daha yüksek hacimli yakıt pompası kullanımını gerektirir. Etanol akaryakıta göre %34 daha az enerji barındırır, bunun için diyebiliriz ki saf etanolle hareket eden bir araç aynı koşullarda saf akaryakıtla hareket eden aynı araçtan aynı yakıt tüketimiyle %34 daha az yol alabilir. E85 (%85 etanol, %15 benzin), kurşunsuz benzine göre %28.9 fazla yakıt tüketimine neden oluyor.
Etanolle çalışan motorlar, 13°C’nin altındaki sıcaklıklarda yanmayı maksimize edebilmek ve yanmamış, buharlaşmamış etanolü minimize edebilmek için, soğuk ortamda çalıştırma sistemine ihtiyaç duyarlar. Etanolün %10 ile %30 arasında bir karışımda kullanılması durumunda, hiçbir motor tadilatına ihtiyaç duyulmamaktadır. Pek çok yeni araç, bu oranlardaki karışımlarda güvenle çalışabilirler.
1999 yılndan başlayarak, dünyada artan sayıda pek çok araç, tadilat gerektirmeksizin, %0 etanolden %85 etanole kadar çalışabilecek şekilde üretilmişlerdir. Pek çok hafif kamyon, kamyonet ve SUV, dual yakıt ya da esnek yakıtlı araç olarak üretilmektedir. Bu motorlar, yakıt cinsini otomatik olarak belirleyerek motor davranışlarını, temel olarak, silindirin içerisindeki hava yakıt karışımıyla ayarlarlar.
Etanol, akaryakıta göre daha yüksek oktan değerine (patlamadan önce yakıtın dayanabileceği sıkıştırılma oranı) sahiptir. Normal kurşunsuz akaryakıt 85 oktan, Premium akaryakıt 95-97 oktan iken yüksek etanol karışımları 105 oktan ve üzeri değerlere sahiptir.
Etanol yanarken benzine göre çok daha düşük sıcaklıkta egzoz gazı salınımı yapar. Bu da turbo beslemeli araçlarda turbonun türbin sıcaklığını düşük tutar, daha uzun ömürlü olmasını sağlar. Ayrıca akaryakıta göre yüksek oktan değerine sahip olması sayesinde daha yüksek basınçlı turbo besleme yapılabilir ve bu da aracın performansında çok büyük artışa neden olur.
Bu konuda en büyük artısı yenilenebilir enerji olması olan etanol, üretim şekline göre değişse de petrol türevlerine göre daha az karbondioksit salınımına sahiptir ancak yeşil bir enerji olup olmadığı tartışılır. Çünkü etanol üretimi için besin ürünleri kullanılır ve bu ürünleri üretmek için çok büyük verimli araziye ve su kaynaklarına ihtiyaç duyulur.
Etanol petrol kullanımını azaltmak açısından çok iyi bir yakıt türü olsa da, günlük kullanım açısından ekonomik olmaması nedeniyle petrol türevleri kadar yaygın değildir. Modifiye edilmiş yüksek performans araçlarda kullanılmak için çok iyi bir seçimdir. Motorsporlarında da bu nedenle tercih edilir. E85 yakıt ile kullanılan yarış aracımız. (2016 Konya Oto Drag yarışları)
Hareketini krank milinden alan motorun yardımcı milidir. Dört zamanlı bir motorda krank mili iki tur yaptığında eksantrik mili bir tur yapar. Eksantrik (kam) milinin amacı, supapların açılma-kapanma zamanlarını ayarlamaktır. Motor devriyle orantılı çalışan bu mil, motorun düzgün çalışması için çok ince ayar yapılarak motor üzerine konumlandırılmıştır. Kam milleri yüksek kaliteli karbon çeliklerinden genellikle döküm yöntemi ile imal edilir. Genellikle kaliteli çelik alaşımlarından presle dövülerek yada dökülerek tek parça olarak üretilirler. Mil üzerinde muylular, kamlar ve hareket verme dişlileri vardır.
Kam mili hareketini krank milinden dişli, zincir veya kayış yardımıyla alır. Kullanılan kayışın ismi, motorun hayati parçaları arasında anılan triger kayışıdır. Krank mili ile kam mili arasındaki mesafe çok yakınsa dişli teması ile hareket aktarılır. Dişli ile aktarma aslında en verimli ve sorunsuz sistemdir fakat silindirleri sıra tipli olan motorlarda bu mümkün olamamaktadır. Çünkü aradaki mesafe dişliyle aktarılamayacak kadar fazladır.
V tipi motorlarda ise, dişli kullanılabilir. Sıra tipli motorlarda triger kayışı veya zincir kullanılır. Triger kayışı kopabilir veya sıyırabilir, bu da motorda telafisi olmayan hasarlara neden olabilmektedir. Zincirde ise, kopma daha nadir görülmektedir ve kopma olsa bile araç stop ederek motora zarar gelmesi engellenir. Fakat kayış sıyırdığında hareket devam ettiğinden supap zamanlamaları değişir ve bu da telafisi mümkün olmayan sıralama hatalarına dolayısıyla yanlış zamanda ateşlenen pistonlar nedeniyle krank milinin kırılmasına neden olabilir.
Kam milinin ana görevi belirtildiği üzere supapları açıp kapatmaktır. Üstten eksantrikli motorlarda kam milinin kamları ile külbitörler direkt temas halindedir. Kam mili külbitöre hareket verir, külbitörler ise supapları açar.
Sıkça görülen eksantrik mili arızaları ; Aşınma daha çok kamın ucunda ve yanaklarında gerçekleşir. Uçtaki aşıntı supapların daha az açılmasına; yanaklardaki aşıntı ise, supapların sesli çalışmasına ve erken açılıp kapanmalarına neden olur. Aşınma hızı ve süresi, kam yüzeyinin sertliğine, supap boşluğuna, supap yayı sertliğine ve değiştirilme süresine göre değişir. Supapların açılıp-kapanma zamanlamasındaki en ufak değişim kötü yanmaya, dolayısıyla motorun güçten düşmesine neden olur.
Motor gücünü arttırmayı sağlayan yöntemlerden biride standarttan daha yüksek dereceli eksantrik mili takmaktır. Milin görevi emme ve egzoz supaplarını kontrol etmektir. En eski ve verimli yollardan biri olan eksantrik mili modifikasyonu sonucunda %35 e varan güç artışı sağlanabilir. Yüksek dereceli versiyonlar, supapların açılma ve kapanma zamanlarını uzun tutarak yanma odasına birim zamanda daha fazla yakıt ve hava girmesini sağlar. Dolayısıyla daha fazla yanma gerçekleşir. Bu daha fazla güç anlamına gelir. Milin üzerindeki kamların açıları ve yapısına göre tork yada güç etkilenir. Sivri kam milleri, supapları erken açarak torkun artmasını sağlarken, geniş tepeli kamlar gücü artırmak için tercih edilir.
Yüksek dereceli eksantrik milleri, motorun rölanti devrini de yükseltir. Ancak bunu yaparken motorun rölantide dengesiz çalışmasına neden olabilir. Verimli bir modifikasyon işlemi için, eksantrik milinin dışında supapların hareketini sağlayan diger mekanik ve elektronik parçaların da geliştirilmesinde yarar var. Örneğin supaplar, supap yayları, eksantrik mili kasnakları, beyin programı, ateşleme sistemi gibi.
LIFT : Lift, eksantrik milinin supapları ne kadar bastırdığını gösteren değerdir.
DURATION : Supapın yatağından çıktığı zamanki derece ölçümüdür.
OVERLAP : Giriş ve çıkış supaplarının aynı anda açık olduğu sürenin derecesidir. Giriş eksantrik milinin açılış numarası çıkış eksantrik milinin kapanış numarasına eklenerek hesaplanır.
POWER BAND : Eksantriğin gücünü verimli bir şekilde verebildiği devir aralığıdır.
Dump valve, turbo beslemeli otomobillerde turbo basıncını filtreye geri yollayarak kompresör türbinin yavaşlamasına engel olmak için üretilmiş bir parçadır.
Turbo beslemeli otomobillerde ayak gazdan çekildiğinde gaz kelebeği kapanır fakat turbo hala dönmeye devam etmektedir. Sistem kapalı bir devreye sahip olduğundan, turbonun bastığı havanın gideceği bir yer olmadığı için oluşan yüksek basınç, kompresör türbinine büyük bir kuvvet uygulayarak türbinin dönüş yönünün tersine dönmesi için zorlar. Bu olay kompresör türbinin yavaşlamasına sebep olur. Gaza tekrar basıldığında turbo basıncının tepe noktasına gelebilmesi için kompresör türbinini tekrar hızlandırmak gereklidir ve bu esnada istenilen turbo basıncı elde edilemediği için büyük bir performans kaybı yaşanır. Dump valve bu performans kaybını önler.
Ayağınızı gazdan çektiğinizde gaz kelebeği kapalı konumda olduğundan dump valve hemen devreye girerek turbonun bastığı havayı emme manifoldunda oluşan vakum yardımıyla dışarı verir, bu sayede turbonun önceden bastığı hava geri tepmeyeceği ve bir geri basınç uygulamayacağı için kompresör türbini yavaşlamaz, tekrar gaza bastığınız anda türbin yavaşlamamış olduğu için turbo basıncı hemen tepe noktasına ulaşır ve ani gazdan çekme ve basmalar arasında performans kaybı yaşamamış olursunuz.
Sektörde bilinen adıyla downpipe, genel olarak turbo sistemine sahip araçların egzoz sisteminde turbo ile katalitik konvertör sistemini birleştirmek amacıyla kullanılır. Günümüzde otomotiv firmaları, ürettikleri araçların egzoz sistemlerini mümkün olduğu kadar ucuz, kolay ve özensiz imal etmekte ve performans kayıplarını pek önemsememektedirler.
Bundan dolayı egzoz sistemlerinde genel olarak çok sayıda kavis ve büküm bulunmaktadır. Kavis ve bükümler, aracın egzoz gaz çıkışını yavaşlattığından turbo sistemini sınırlandırmaktadır. Katalitik konvertör ise içinde bulunan çok sayıda kanaldan dolayı çok az bir yakıt tasarrufu sağlamakta ve aracın performansında düşüşlere sebebiyet vermektedir.
Aracınız için downpipe yaptırmak ve ya satın almak istiyorsanız iletişim adreslerimizden bizimle irtibata geçebilirsiniz.
Günümüz otomotiv üreticilerinin araçlarında kullandıkları amortisör ve yay sistemleri araç kullanıcılarının istekleri doğrultusunda müdahaleye izin vermemektedir. Bu sebeple, kullanıcılar için geliştirilmiş olan coilover sistemleri araçlarda kullanılmaktadır.
Coilover sistemleri ile aracınızın yol tutuş performansını iyileştirebilir,dış görünümünde farklılıklar yaratabilirsiniz.
Coilover, aracınız için yükseklik – alçaklık ayarı, amortisörleriniz için sertlik ayarı ve aracınızın sürüş dinamiklerinden olan kamber açısını ayarlama imkanı sağlar.
Sertlik ve yumuşaklık ayarı tüm coilover sistemlerinde bulunmamaktadır. Özellikle pist kullanımı için geliştirilmiş sistemlerdir.
Coilover’ın top mount kısmında bulunan bir çek valf sayesinde amortisörün içinde bulunan yağ basıncının isteğe göre düzenlenmesiyle amortisörün sertleştirilmesi ve yumuşatılması gerçekleştirilir. Coilover yaylarının altında bulunan ayar somunu (Adjusting Perch) ile aracınıza yükseklik ve alçaklık ayarı yapabilmenize olanak sağlar. Ayrıca aracınızın ön düzeninde bulunan kamber oranını bir uzman yardımıyla isteğiniz doğrultusunda değiştirmek için coilover tercih edebilirsiniz.
Bir otomobilin en önemli bölümlerinden biri de içindeki süspansiyon sistemidir. Süspansiyon sistemlerindeki amaç, lastiklerle yol arasındaki sürtünmeyi arttırmaktır. Bu sayede sürüş kalitesi artar ve aracın kontrolü daha kolay olur. Süspansiyon sistemleri araç içinde bulunan kişilerin güvenliği ve konforu için son derecede önemlidir. Bu sistem sayesinde araçlar kasislerden veya engebeli yolardan geçerken zemin ile bağlantısı kesilmez ve araç içindekiler sanki düz bir yolda yolculuk ediyormuş gibi hisseder.
Yaylar süspansiyon sistemindeki en önemli parçalardan biridir. Tekerleklerin dışında aracın bütün yükünü üzerlerine alırlar. Esnek olmaları sayesinde tümseklerde tekerlerin şasiye yaklaşmasını, çukurlarda da, tekerleklerin şasiden uzaklaşmasını sağlarlar. Bu sayede oluşan sarsıntıların hissedilmesini önemli ölçüde engellerler.
Bir süspansiyon sistemi bir fırlatma mekanizması gibi çalışır. Sistemde bulunan yaylar üzerlerine binen yükü hafifleterek ters yöne iletir. Daha iyi açıklamak gerekirse araç bir tümsekten geçerken yay iyice sıkışır, yay eski haline dönerken ters yönde tekerleği geri iter. Bunun sonucu araç yukarı doğru seker, ardından yerçekiminin etkisiyle tekrar yere iner ve bir daha kuvvet oluşur. Bu olaylar sürekli böyle durmadan devam eder. Bunun engellenmesini sağlayan ve sürekli tekrarlanan salınımları bloke ederek yok eden parçaya amortisör adı verilir.
Günümüzdeki araçların hepsinde boru amortisörleri kullanılır. Bu amortisörler etki bakımından tek tesirli ve çift tesirli olmak üzere ikiye ayrılır. Tek tesirli amorsitörler açılıp kapanma halinden sadece birinde çalışır diğerinde serbesttir. Çift etkili amortisör ise hem açılma halinde hem de kapanma halinde görev yapar. En çok kullanılan amortisör çift etkili amortisördür.
Çalışma prensibinde üzerine ağırlık binen amortisör kapanmaya zorlanır. Amortisör kapanmaya başlamasından sonra amortisör mili , hidrolik yağ ile dolu silindir içinde aşağı yönde ilerlemeye çalışır. Ancak sıvılar sıkıştırılamayacağı için hidrolik sıvı yer değiştirir. Pistonun baskısı sürerken hidrolik sıvı pistonun ucundan dışarıya çıkmaya çalışır. Böylelikle amortisör üzerindeki basıncın çoğu hidrolik sıvının sürtünme kuvveti tarafından etkisiz hale getirilir. Amortisöre ters yönde baskı uygulandığında ise tam tersi olur. İster genişleme ister sıkışma farketmez. Sonuçta amortisör içindeki pistonun hareketi yavaşlatılarak iletilir. Böylelikle tekerlekteki salınım ve titreşim eylemleri kısa sürede yok edilir.
Askı Sistemleri
Süspansiyon sistemini oluşturan parçalardan biri de askı sistemleridir. Aracın tekerleklere olan bağlantısını sağlayan sistemlerin hepsine askı sistemleri denir. Ön tekerlerin bağlanmasını sağlayan sisteme ön askı sistemi, arka tekerleklerin bağlantısını sağlayan sisteme de arka askı sistemi denir. Askı sistemi, tekerlerin virajda ve dönüşlerde yola sürekli düz basmasını sağlar. Ayrıca yol üzerindeki engebeliklerde çıkıntılardan meydana gelen titreşimleri azaltır. Sabit ve serbest askı olmak üzere ikiye ayrılır.
Rotiller
Süspansiyon sistemlerinde bulunan rotiller boyutu küçük olmasına rağmen sistemin en önemli parçalarından biridir. Rotilller aks başının salıncaklara bağlantısını sağlar. Rotiller ikiye ayrılır. Aks başını üst salıncağa bağlayan rotile üst rotil, alt salıncağa bağlayan rotile de alt rotil adı verilir. Rotillere sonradan bir yağlama işlemi yapılamaz. Bu yüzden üretilirken yağlanırlar. Rotillerin amacı, aks bağlantılarının farklı durumlar olsa dahi tekerleğe bağlı kalmasını sağlar.
Denge Çubukları
Denge çubuklarının bir diğer adı da stabilizatördür. Araç viraj alırken savrulma sonucunda dışta kalan yay basılmaya, içeride kalan yay da açılmaya zorlanır. Böyle durumlarda denge çubuğu burularak tekerlek arasındaki farkı azaltır. Bu sayede direksiyon hakimiyeti artar ve aracın savrulması önlenir.
Bir egzozun amacı oluşan yakıt gazlarını aracın dışına atmaktır. Çoğu kişi önemsiz gibi görse de aracın performansının artması için bu gazların dışarıya sağlıklı bir şekilde atılması çok önemlidir. Normal araçlarda kullanılan susturuculu egzozlar havanın dışarı atılması anında bir direnç oluşturur. Bu olay haliyle aracın performansını da etkiler. Egzoz modifiyesinin ana amacı, egzozdan çıkan atık gazın dışarıya daha kolay atılmasını sağlamaktır. Bir diğer önemli amacı ise egzoz gazlarını, aracın susturucularından dışarıya göndermek için uyguladıkları direnci azaltmaktır.
Normal araçlarda bulunan standart egzoz susturucuları, adından da anlaşıldığı üzere motordan gelen sesleri azaltıp etkisiz hale getirmek için yapılmışlardır. Ancak bu motordan gelen sesleri etkisiz hale getirme olayı sırasında meydana gelen egzoz gazlarının çıkışı da zorlanır. Bu olay da aracın performansının düşmesine neden olur. İşte bu olayın gerçekleşmesini engellemek için performans tipi egzoz susturucuları üretilmiştir. Bu susturucular egzoz sesini çok az keser. Bunun sonucu gaza basıldığında dışarı oldukça fazla bir ses çıkar. Ancak bunun yanında motordan çıkan yakıt gazları da dışarıya çok kolay bir şekilde salınır. Aracın dışarıya çıkardığı ses de o kadar fazla rahatsız edici bir ses değildir. Yarış motorsikletlerinden çıkan sese benzer sportif ve güzel bir ses çıkarırlar.
Bir araçtaki egzoz sisteminin üstünde iki adet susturucu bulunur. Enjeksiyonlu arabalarda ise egzoz sisteminin üstünde yer alan susturucuların yanında bir tane de egzoz gazını temizlemeye yarayan katalitik konvertör adında bir parça bulunur. Egzoz sistemi üzerinde bulunan susturucular orta ve arka susturucu olarak ikiye ayrılır. Egzoz modifiye işlemi gerçekleştirilirken arka susturucu üzerinde işlem yapılır. Arka susturucuyu değiştirmek araçta daha fazla performans sağlar. Orta susturucuyu da değiştirmek kullanıcıya bir performans artışı verir ama arka susturucu kadar artış sağlamaz.
Araçtan iyi bir performans alabilmek için egzoz sistemi komple değiştirilmesi en iyisidir. Egzoz sisteminin komple değişmesi, sadece arka susturucuyu değiştirmek değildir. Bunun yanında orta susturucu da performans tipi susturucularla değiştirmek, egzoz borularını daha geniş borularla değiştirmek, katalitik konvektörün iptal edilmesi veya performans katalitik konvektör ile değiştirilmesi gereklidir. Bu eylemlerin en sonunda ise Headers adı verilen egzoz manifoldu sisteminin yenilenmesi vardır. Ancak bu işlemin maaliyeti diğerlerine göre daha fazladır.
Aracın çıkardığı sesin değişik ve fazla olması aslında kişiden kişiye farklılık gösteren bir unsurdur. Bu konuda birşey söylemek doğru olmaz. Çıkan ses bazı kişilerin hoşuna giderken bazıları da hoşlanmayabilir. Ayrıca bu ses olayı susturucu markalarına göre farklılık göstermektedir. Örneğin Supersprint performans susturucular daha az ses çıkarmasıyla bilinir. Supersprint performans susturucuları tüv onaylıdır ve kullanımında sorun olmaz. Yüksek bir performansa sahip olan bir susturucu çok yüksek derecede ses çıkarır. Bu susturucuyu kullanmak çevrenizdeki bazı kişileri rahatsız edebileceği gibi trafik polisleri ile sıkıntılar yaşamanıza neden olabilir.
Modifiye edilmiş performans egzoz sisteminin etkisi aracın kullanıldığı farklı devirlere göre değişiklikler gösterebilir. Yüksek devirlerde, motor gücünde %10’a kadar artış sağlayabilir. Ancak düşük devirlerde kullanılması o kadar etki yaratmaz. Hatta bir miktar güç düşüşüne bile neden olabilir. Bu sistem genellikle aracını yüksek devirlerde kullanan kullanıcılar için tavsiye edilir. Aracını trafikte, sakin ve yavaş sürüşlerde kullanan kişiler bekledikleri kadar bir etki göremez.
Kilitli diferansiyelin nasıl çalıştığını anlamamız için önce normal diferansiyelin ne işe yaradığını bilmemiz gerekir. Bir diferansiyelin amacı, çekişi sağlayan tekerleklerin farklı hızlarda dönmesini sağlamaktır. Bir diferansiyel kilidi, tekerleğin boşa dönmesinde veya patinaj anında tekerleğe gelen gücü azaltır. Bu sayede aracın boşa güç harcamaması dengeli bir şekilde sağlanmış olur. Günümüzde diferansiyel kilidi hem mekanik, hem de elektrik-elektronik olarak kullanılmaktadır. Mekanik destekli diferansiyel sistemleri genellikle traktörlerde ve bazı binek otomobillerde kullanılır. Elektrik-elektronik ayar destekli diferansiyel sistemleri ise Formula 1, GP2 gibi yarış otomobillerinde kullanılır.
Aslında Formula 1 araçlarında uzunca bir süre mekanik destekli diferansiyel sistemi kullanılmaktaydı. Ancak Mclaren Mercedes takımındaki bir mühendis olan Adrian Newey direksiyondan kontrol edilebilen bir elektronik diferansiyel kilidi icat etmiş ve bunu çalışır hale getirmeyi başarmıştır. Bu sistem binek otomobillerdeki gibi değildir. Binek otomobillerde diferansiyelin kilitlenme derecesi otomatik olarak ayarlanırken, Formula 1 otomobillerinde pilot tarafından ayarlanıp değiştirilmektedir. Direksiyondan kontrol edilebilen bu elektronik sistem şuan sadece Formula 1 otomobillerinde kullanılmaktadır. Daha yeni olduğu için günümüzdeki spor binek otomobillerine henüz uyarlaması gerçekleşmemiştir. Bulunan bu elektronik sistem sayesinde diferansiyeli kontrol altına almak çok daha fazla kolay bir hale gelmiştir. Bu sistem sayesinde bir pilotun diferansiyel kilidi ayarını yapmak için yapması gerek sadece direksiyonun üzerinde bulunan silindir şekline sahip butonu sağa veya sola doğru çevirmektir. Bu eylemde bir tarafa doğru çevirince kilitlenme derecesi artarken, diğer tarafa doğru çevirince kilitlenme derecesi azalmaktadır. Profesyonel pilotlar bu işlemin, virajdan viraja değişiklikler ve özel durumlar gerektirdiğini bildiğinden dolayı en iyi performansı elde etmeyi başarırlar.
Kullanılan klasik diferansiyeller bir terazi mantığı ile çalışırlar. İki tane tekerlek aksının dönmesini sağlamak için en az üç adet dişli gerekir. Her iki aksın eşit hızda dönmesine yarayan ve diferansiyel tamburasının içinde bulunan parçaya mahruti dişlisi denir. Bu parça, bir diferansiyelin motordan kontrol edilerek çalışan tek parçasıdır. Bir otomobil yolda düz olarak ilerlerken, tekerleklerden herhangi birine daha fazla ağırlık binmez. Ağırlıklar bütün tekerleklere eşit oranda dağıtılır. Bunun sonucunda diferansiyel karpuzunun ortasında bulunan dişliler tekerlekler ile beraber kendi kendine dönerler. Fakat otomobil viraja girdiğinde, bu dişliler devreye girer. Dişlilerin devreye girmesiyle otomobilin virajın dışındaki hızı, virajın içinde bulunan ve daha yavaş dönen itici tekerleklerin dönüş hız oranı ile eşit olmasını sağlar. Burada bahsedilen olay normal bir diferansiyelin çalışma prensibidir.
Bunun yanında kilitli diferansiyeller da çeşitli birkaç sisteme sahiptir. Bu sistemlerden ilkinde, küçük sürtünme pulları diferansiyelin ortasında yer alan her iki tekerleğin de eşit hızda dönmesini sağlar. Ayrıca denge dişlileri olarak adlandırılan dişlilerin dönmelerini engeller. Bu engelleme işlemi otomobil yeniden düz bir şekilde hareket etmeye başlayıncaya kadar sürer.
Diğer bir diferansiyellerdeki kilit türü de dişlilerin ve aksların karpuzun içine tam olarak girmediği sistemdir. Burada bahsedilen bölümler yatık bir biçimde yerleştirilmiş ve baskı halkaları aracılığıyla diferansiyele tutturulması sağlanmıştır. Bu sistem tekerleklerin dönüş hızı arttığı zaman devreye girer. Yani otomobil patinaj yapmaya başladığı zaman çalışır. Sistem devreye girdikten sonra halkalar fren levhalarını sıkıca bastırmaya çalışır. Bu sıkıca bastırma işlemi otomobilin tekerleklerindeki dönüş momenti 1:1 olana kadar devam eder. Kullanılan bu sistemin ismi dönüş momentli diferansiyel kilididir. Kilitli diferansiyeller özellikle off-road tarzı araçların vazgeçilmez bir parçasıdır. Bir arazide aracın tekeri çamura batmış ise ve patinajda kaldıysa diferansiyel kitlenerek bu durumdan kurtulunabilir.
Günümüzde teknolojinin hızlı gelişimi, otomotiv sektörüne de çok fazla yenilikler kazandırmıştır. Kullanıcıların otomobillerinde aradığı en önemli özellik güçlü bir motora sahip olmasıdır. Motordan daha çok güç ve tork artışı sağlamanın yollarından biri de turbo şarj sistemidir. Turbo ünitesi, egzoz gazlarının içinde bulunan atık enerji ile çalışan bir hava pompasıdır. Turbo ünitesi, türbin çarkı ve kompresör çarkını birbirine bağlayan bir milden meydan gelir.
Motordan çıkan basınçlı egzoz gazları, turbonun türbin çarkına gönderilir. Bağlantıyı sağlayan mil türbinle beraber dönmeye başlar. Bunun sonucunda milin diğer ucunda bulunan kompresör çarkını çevirir. Kompresör çarkı çok yüksek bir hızla dönmeye başlar. Ardından büyük hacme sahip havayı emer ve motorun silindirlerine iletir. Yakıtın içine doğru püskürtülen yakıt zerreciklerinin her biri, yanmak için gerekli olan oksijeni kolaylıkla bulur ve bu sayede yanma verimliliği de artar. Bu sayede daha fazla güç açığa çıkar.
Turbodan alınan verimi çok daha fazla arttırabilmenin yollarından biri de Intercooler, yani ara soğutucu diye adlandırılan bir ünite eklenmesidir. Turbo ünitesinden yayılan havanın sıcaklığı hemen hemen 160 derecedir. Intercooler’ın içinden geçen sıcak hava soğutulur ve bunun sonucu yoğunluğu artar. Bu sayede silindirlere daha çok hava iletilmiş olur. Böylelikle aracın turbo basıncının da artması sağlanır.
Araçlarda turbo basıncının düşmesinin en önemli nedenlerinden biri de selenoid valf arızalarıdır. Selenoid valfler aynı zamanda elektromekanik vanalar olarak da bilinir. Bu valfler endüstriyel otomasyon sistemlerinde büyük bir öneme sahiptir. Selenoid valfler elektrik enerji ile çalışır. Gaz, hava, su, buhar ve yağ gibi akışkan maddelerin geçişini kontrol eder. Bu valfler sıcaklıkları 150 dereceden düşük olan akışkanlar için kullanılır. Özellik itibari ile elektromıknatıs denetimine sahip bir vanadır. Valfin içindeki bobine elektrik akımı uygulanır. Böylece valfin içindeki pistonun hareket etmesi sağlanır. Selenoid valfi elektrik sinyalini algılar. Ardından giriş kanalı, akışkanı doğrudan çıkışa doğru iletir. Elektrik sinyali kesildiği zaman, vana eski haline döner ve akışkan geçişini engellenmiş olur. Arızalı bir selenoid valfi aracın turbo basıncının düşmesine neden olur. Turbo basıncını tekrar arttırmak için selenoid valfi değiştirmek gerekebilir.
Wastegate, araçlarda turbo basınç miktarını kontrol eden ve ayarlayan bir valf sistemidir. ECU sistemi tarafından kontrol edilen turbo boost selenoidi, wastegate valf sistemine bir komut gönderir. Bu komut sayesinde pallerin dönmesi için gerekli olan egzoz gazı direk turbonun egzoz çıkışı tarafına gönderilir. Bu işlem turbo basıncının sabit olması için gereklidir. Günümüz araçlarındaki bazı özel turbo sistemlerinde, turbo yapılarının özellikleri nedeniyle aradan yayılan bu egzoz gazının diğer ana hatla en yakın bölgede kesişmesi sonucu güç kayıpları oluşur. Wastegate valf kontrolünde meydana gelen bir arıza araç turbo basıncının düşmesine neden olacaktır. Basıncı yükseltmek için bu valfin bakımının yaptırılması gerekir.
EGR valfinin arızalı veya kirli olması da araçlarda turbo basıncının düşmesine neden olan etkenler arasındadır. EGR valfinin amacı yanmamış oksijeni egzoz gazından ayrıştırarak tekrar yanma odalarına göndermektir. Burada yanmayan oksijenler tekrar egzoz gazı içerisinde ayrıştırılarak gönderilir. Bu sayede yanma odalarında çok daha iyi bir patlama gerçekleşir. EGR valfleri zaman geçtikçe egzoz gazlarından dolayı kurum yapmaktadır. Bunun sonucunda EGR valfini temizlememek gerekir. Valfin içerisinde kömür tozuna benzer bir kurum birikir. Bu da parçanın yanlış şekilde çalışmasına, hatta zamanla bozulmasına yol açabilir. EGR valfinin temizliği düzenli olarak yapılmalı ve gerekiyorsa değiştirilmelidir. Bunu yapmak turbo basıncınızın artmasını sağlayacaktır.
Daha detaylı bilgi için lütfen 05464122215 bize ulaşın.
Euro 4 araçların bazılarında, Euro 5 ve Euro 6 araçların tümünde bulunan dizel partikül filtresi (DPF), emisyon standartlarını karşılamak için geliştirilen bir parçadır.Yapı olarak bal peteğine benzeyen bu filtre, egzozdaki çevreye zararlı katı partikülleri tutar ve bünyesinde hapseder. Ancak filtrede tutulan bu partiküllerin seviyesi zamanla artar ve tıkanma gibi sebeplere yol açabilir. Basınç sensörleri dizel partikül filtresindeki kurum tortusunun seviyesini ölçer ve filtrede kritik kurum seviyesi teşhis edildiğinde ve uygun koşullar da oluşmuş ise rejenerasyon işlemi başlar.
Bazı durumlarda araç rejenerasyon işlemini gerçekleştiremez ve kurum seviyesi motorun verimli çalışmasını engelleyecek hale gelir. Bu durumda gösterge ekranında DPF işareti belirebilir. Bu uyarı görüldüğünde araç sabit hızda ve yüksek devirde belirli bir süre kullanılmadır (bknz. Kullanıcı El Kitabı). Otomatik araçlarda ise bu işlem vites kolu manuel konuma alınarak yapılabilir. Aracın yüksek devirde kullanılmaya başlamasıyla motor yönetim sistemi daha fazla yakıt gönderir ve egzoz sıcaklığını arttırır. Egzoz sıcaklığının yaklaşık 600 °C’ye ulaşmasıyla rejenerasyon işlemi başlar ve katı partiküller yakılarak kuruma dönüştürülür. Bazı durumlarda ise bu işlem de bir işe yaramayabilir aracın DPF veya Motor Arıza Lambası sönmez ve araçta güç kaybı yaşanır. Böyle bir durumda araç servise götürülerek arıza tespit cihazı yardımıyla rejenerasyon işlemi yapılmalıdır.Genel olarak DPF aşağıdaki sebeplerden tıkanır:
Yeni çıkan tüm dizel araçlarda bulunan DPF, gerekli önlemlerin alınmaması durumunda rejenerasyon işlemi ile dahi temizlenemeyecek duruma gelebilir ve değişimi gerekebilir.
bDireksiyon titremesi neden olur? Hangi araçlarda direksiyon titremesi görülür?Uzun yolda ya da kısa mesafede yapılan sürüşlerde direksiyonun titremesi sürücülerin sıklıkla yaşadığı bir durumdur. Peki, direksiyon neden titrer? Direksiyondaki titreme hangi sorunlara işaret eder? Konumuz: Direksiyon titremesinin sebepleri…
Araç kullanırken direksiyon titremesi, hemen herkesin başına gelmiştir. bazen sorun sadece bir civatanın sıkıştırılması kadar basit bir şekilde çözülebilecek iken bazen çok daha komplike olabilir. Peki, direksiyon titremesine neden oluyor olabilir? Direksiyonun titreme sebeplerinden bazılarını listeleyelim:
Sürüş esnasında veya sadece frene bastığınız anda direksiyonda titreme olabilir. Bunun nedeni süspansiyon sistemi, fren sistemi, lastikler ve diğer nedenler olabilir. Başlıca sebepleri inceleyelim...Bozuk Balans AyarıTekerleklerin dengesini sağlamak için yapılan balans ayarı doğru yapılmadıysa ya da lastik balans ayarı bozulduysa araç sağa ya da sola çekme yapabileceği gibi direksiyon titremesi de olabilir.Bozuk Rot AyarıTekerleklerin rot ayarı bozulduysa ya da doğru şekilde yapılmadıysa yine direksiyon titremesi görülür. Rot ayarı, tekerleklerin doğru şekilde hizanlamasını sağlar.Rulman SorunlarıTekerleklerin dönmesini sağlayan rulmanlar, aks ve göbek düzeneğine bağlı olduğu için düzgün çalışmadıklarında doğrudan tahrik milini etkiyerek direksiyonun titremesine neden olur.Süspansiyon Sistemi SorunlarıTitreyen direksiyonun nedenlerinden biri ve en yaygın olanı, kesinlikle süspansiyon sistemi arızalarıdır. Peki, süspansiyon sisteminde ne oluyor da araç titriyor.
Fren Sorunları Frene bastığınız zaman direksiyon titriyorsa burada frenle ilgili bir sorun olduğu söylenebilir.Direksiyon titremesine neden olabilen fren sorunlarıda genellikle aşağıdakilerden biri veya birden fazlasıdır.
Motor Kulağı SorunlarıÖnce motor kulağının ne olduğunu açıklayalım. Motor kulağı, motor takozu olarak da bilinir. Bu parça, motordaki titremeleri ve yoldaki şokları emer. Ancak motor kulağında sorun varsa direksiyon titrer.Lastiklerin Ömrünü Tamamlamış OlmasıOto lastiklerinin dişleri aşınmış ve artık kullanım süreleri dolmuşsa bu da direksiyonda titremeye neden olabilir. Acilen oto lastik yenileme yapmak gerekir.Jantların Eğik OlmasıJantların eğik olması, direksiyon titremesine neden olabilir. Jant eğik olduğu için direksiyon bir yöne döndürüldüğünde tekerlekler bu komutu uygulamakta zorlanır.Direksiyon titremesi, sürüş güvenliği açısından büyük bir sorundur ve önlem alınmazsa hem araçta daha büyük sorunlara yol açabilir hem de can ve mal güvenliğini tehlikeye atabilir. Bu nedenle aracınızda sağa sola çekme veya direksiyonda titreme gibi problemler varsa ihmal etmeden bakıma göütün.
Sürüş esnasında araba neden sağa çeker? Arabada sağa çekme sorunu varsa ne yapmalı? Konumuz, aracın sağa çekmesi durumu...Sağa çeken araba veya arabanın sağa çekmesi sorununu pek çok sürücü yaşıyor. Bu durum, güvenli sürüşü etkileyecek önemli bir soruna işaret eder. Bu nedenle arabanın sağa çekmesi durumunda mutlaka bir uzmanla görüşün ve gerekli kontrolleri yaptırın. Peki, arabanın sağa çekmesinin sebebi nedir?
Arabanın yana çekmesi hali, hem sürüş keyfini bozar hem sürücüyü yorar. En önemlisi, sürüş güvenliği konusunda problemlere neden olabilir. Arabayı sürerken neden sağa çekme yapıyor sorusunun yanıtı, pek çok parça ile ilgili olabilir. Tam bir kontrol yapılmadan bir şey söylemek zor ama genellikle aracın sağa kaymasının sebepleri benzerdir. Arabanın bir yana çekmesinin sebeplerini şöyle sıralamak mümkün:
Araba sağa çekiyorsa hemen lastik basıncını kontrol edin. Bir taraf daha şişik, diğer taraf daha sönükse araç bir tarafa çeker. Doğru basınçla ilgili teknik özellikler, sürücü el kitabında ya da lastik şişirme alanlarında bulunmaktadır.
Rot ayarı bu konuda en net belirleyiciler arasındadır. Yanlış ayar yapıldıysa, sürüş esnasında araç bir tarafa çeker. Tekerleğin orta konumda olması ve lastiklerin kullanım kılavuzuna göre yolla temas etmesi için doğru açıda olması gerekir.
Aracın fren sisteminde sorun varsa sürüş esnasında bir tarafa çekme söz konusu olur. Burada mutlaka mekanik anlamda uzman desteği alınması gerekir. Aracın sağa çekmesine ya da sola çekmesine neden olabilen fren komplikasyonları şöyle listelenebilir:
Güvenli sürüş için Fren balatası kontrolü, fren disk kontrolü gibi frenle ilgili parçaların bakım ve kontrollerini aksatmamanızı öneririz.
Burada bir neden veya birden fazla neden aracın sağa veya sola çekmesine yol açıyor olabilir. Bunlardan bazılarını şöyle özetleyebiliriz:
Direksiyon bağlantısındaki sorunlar da aracın sürüş esnasında kontrolsüz davranmasına neden olabilirler. Bazen direksiyon kutusu değişimi gibi daha kapsamlı çözümlere de ihtiyaç olabilir. Aracın kontrolünü sağladığınız direksiyonla ilgili tepkilerde sorun olduğunu hissediyorsanız; ihmal etmeden uzman desteği alın.
Rulmanlar, tekerleğin yumuşak dönmesini sağlar. Ama bazen burada bir sorun olabilir. Rulman yıpranması varsa araç bir tarafa çeker. Tekerlek yatağı tamiri yani rulman düzeltmesi uzmanlık isteyen bir iştir ve mutlaka profesyonel destek almanız gerekir.
Süspansiyonda sorun varsa araç sağa çeker mi, sorusunun yanıtı: Evet! Süspansiyon problemleri sonucunda araçta bir tarafa çekme görülür. Hatta aracı kontrol etmek güçleşir. Süspansiyon yapısı, bilyalı mafsallar, kontrol kolları, payandalar, şoklar ve zaman içinde aşınabilen burçlardan oluşur. Bu parçaların zamanla aşınması veya ayarlarının bozulması normaldir. Aracınızın periyodik bakımını düzenli olarak yaptırarak böyle sorunların önüne geçebilirsiniz. Aracınız sağa çekiyorsa veya sola çekiyorsa, bu durumu ciddiye alın ve hemen bakım için randevu alın. Zira, aracın bir tarafa çekmesi sorunu özellikle yüksek hızla ilerlediğiniz bir sürüş esnasında ve virajlarda çok olumsuz sonuçlara neden olabilir.
Son yıllara çok popüler olan ve giderek de daha fazla tercih edilen DSG şanzıman hakkında en çok merak edilen şey, DSG şanzıman arızaları konusu. Pek çok araç sahibi, DSG şanzıman sorunları nelerdir veya DSG şanzımanlı araç kullananlar memnun mu gibi konu başlıklarında araştırma yapıyor. DSG şanzımanın özellikleri ve en sık görülen DSG şanzıman sorunları konularını irdeleyelim...DSG şanzıman nedir, sorusuna yanıt vererek başlayalım.
Otomatik şanzıman tiplerinden biridir. Vites geçişleri hızlı olan otomatik şanzıman tipidir. Çift kavramalı şanzıman sınıfındadır. Volkswagen, Seat, Skoda ve Audi gibi birden fazla markanın modellerinde de bulunan bir otomatik şanzıman teknolojisidir. Konforlu bir yapıya sahip olmasıyla bilinir. Otomatik şanzıman tiplerinin de üstünden geçelim:
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi DSG, çift kavramalı şanzıman grubundadır. Volkswagen’de DSG, Audi’de Easytronic ve Porsche’de PDK gibi farklı isimlerle anılan çift kavramalı şanzıman oldukça konforlu bir sürüş keyfi sunar.
DSG şanzımanda da diğer şanzıman çeşitlerinde olabileceği gibi bazı sorunlar yaşanabilir. Peki, araç şanzımanlarında en sık görülen sorunlar ya da en çok görülen şanzıman arızaları nelerdir? Otomatik şanzımanlı araçlarda en sık yaşanan sorunlar, seri vites değiştirme kabiliyetinde zayıflık ve şanzımanın kavrama yapma sorunu yaşamasıdır. Peki, en sık karşılaşılan DSG arızaları nelerdir?DSG şanzıman arızaları aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:
Tamamen bozulma, dişli kırılması gibi hemen her mekanik parçada karşımıza çıkabilecek bir arıza türüdür. Burada ilgili mekanik parçanın değişimi ya da bakımı ile sorun çözülebilir. Şanzıman sisteminde mekanik arazı olup olmadığını anlamak için düzenli olarak periyodik bakım yaptırmanız önemlidir.
DSG’de kavrama sorunu, özellikle sürekli dur-kalk trafikte araç kullanımı sonucunda görülüyor. Trafikte yüksek yük altında kavrama bölümünün ısınmasından kaynaklı olarak bu sorunla karşılaşılabiliyor.
Şanzımanın ne zaman kavrama yapıp ne zaman bırakacağını belirleyen yazılımda da sorun olabilir. Araçlarda yazılım güncellemesi ancak marka tarafından yapılabilir.
Şanzımanın üretim aşamasında bir hata olması yani tasarımsal bir sorun olması sonucunda ortaya çıkar. Bu durumda üretim yeni tasarımla başlar ve üretici için çok maliyetlidir.
Volkswagen markasının çift kavramalı şanzımanın adı DSG’dir. Manuel ve diğer otomatik şanzımanlara göre birden fazla avantajı olan DSG şanzıman, maalesef ilk yıllarda biraz fazla sorun çıkardı ve böyle kötü bir şöhreti oldu. Ancak daha sonra bu alanda mühendislik çalışmaları epeyce geliştirildi. Volkswagen araçlarda görülen DSG şanzıman şikayetleri daha çok ısınma sorununa dayanıyordu ve 2013 yılında yapılan yazılım güncellemesi ile azaldı.
İkinci el araç alırken DSG şanzıman kontrolü de önemlidir. Şanzıman değişimi ve şanzıman onarımı süreçleri genellikle masraflı ve zahmetlidir. Bu nedenle oto ekspertiz yaptırmadan araba almamak önemli.
DSG şanzıman ustası arayışında bu alanda teknik bilgisi olan ve deneyim sahibi teknik ekiplerden destek almanızı öneriyoruz. Şanzıman, sürüş güvenliğine ve kalitesine doğrudan etki eden bir parçadır ve bu konudaki işlemler, uzmanlık gerektirir. Şanzıman tamiri için konuya teknik çerçeveden bakabilecek eğitimli oto uzmanlarından destek alın.
Akünün ömrü kaç yıl? Akünün son kullanma tarihi var mı? Sıfır aküyü kaç yıl kullanabilirsiniz ya da yeni akü ile kaç km yapabilirsiniz? Bu soruların yanıtları için akünün kullanım süresi üzerine bilgiler paylaşıyoruz. Konumuz; akü ömrü ve akü ömrüne etki eden faktörler.
Akülerin kullanım ömrü ile ilgili net olarak bir süre verilemez. Çünkü akü, çevresel etkenlerden, aracın kullanım sıklığı ve kullanım biçiminden ve rafta bekleme koşullarından etkilenir. Ancak akünün son kullanma tarihine dair fikir verecek bazı ipuçları var. Bir akü en fazla kaç yıl kullanılabilir, sorusunun yanıtı akünün üretim yılı ya da bekleme koşulları gibi detaylarda gizli. Şimdi, bunları tek tek ele alalım.
Pek çok kişi, yeni bir akü almadan önce veya aküsünün bitmesinden endişe ettiğinde akünün son kullanma tarihi olur mu diye merak ediyor. Öncelikle akülerin üzerinde son kullanma tarihi yazmaz ama akü üretim tarihi, mutlaka yazar. Bir akünün ortalama ömrü ne kadardır, sorusunun yanıtı da akünün üretim tarihinde gizli.Akünün ne zaman üretildiğini bilmek önemli. Akü alırken veya akü taktırırken üretim tarihine mutlaka bakın. Peki, akü üretim yılı nerede yazıyor ve neden önemli?Üretim tarihi, akünün eksi kutup kısmı üzerine, akü gövdesi üzerinde ya da garanti belgesi üzerinde yazar. Burada dikkat etmeniz gereken şey, rafta bekleyen akünün deşarj olması ihtimali ve akü içinde sülfürleşme başlamış olmasıdır. Örneğin akü, üretildikten sonra bir yıl boyunca rafta beklediyse o aküde sülfürleşme başlamış olabilir.Burada akü tipi de önemli bir belirleyicidir. Örneğin sulu tip akü, en fazla 6 ay önce üretilmiş olmalıdır. Kuru tip akülerin ömrü ve jel tip akü ömrü ise daha uzundur. Kuru tip veya jel tip akü alıyorsanız en fazla bir yıl önce üretilmiş olmasına mutlaka dikkat edin.
Araca takılan akünün ömrü, kullanım koşulları ve marş sayısı ile orantılıdır. Burada sıcaklık, aracın ne sıklıkla çalıştırıldığı, aküye şarj olması için izin verilip verilmediği, ne sıklıkla marş yapıldığı gibi pek çok detayın önemi var. Bunları tek tek inceleyelim:
Sıcaklık değişimi, hem akü kapasitesine hem de akü ömrüne etki eder. Akü için en ideal sıcaklık 25 derecedir. Derece düştükçe ömrü uzarken marş basma kapasitesi azalır. Sıcaklık arttıkça da kapasitesi iyi iken akü ömrü azalır. Örneğin aynı üretim tarihinde ve aynı özelliklerde bir aküyü aynı otomobille aynı kullanım alışkanlığı ile kullandığımızı ama birini Antalya gibi güney bir ilde diğerini Doğu Anadolu’daki bir ilde kullandığımızı düşünelim. Antalya’daki akü 3-4 ay daha çabuk bitecektir.
Kullanıcının aracı uzun süre boyunca kapalı tutması akünün hızlı bitmesine neden olan en popüler sebeptir. Araç kapalıyken de enerji kullanır. Bu da akünün şarj olma fırsatı bulamadan tüketilmesine ve zamanla bitmesine neden olur. Çok sık marşa basmak da çok sık dur kalk yapmak da akü ömrüne olumsuz etki eder. Radyoyu açık bırakmak, farları açık unutmak ya da araç içi aydınlatmayı açık unutmak gibi sebeplerle de akü biter.
Otomobilin çalışmasını sağlayan ve ilk enerjiyi araca veren akü, aracın çalışması için şart. Pek çoğumuz yolda kalınca ya da araç çalışmayınca akü kavramı ile tanışıyoruz ama akümülatör, araçların olmazsa olmaz parçalarından biri. Peki, akü alırken kutu üzerindeki rakamları bilmek önemli mi? Akü kutusu üzerinde 12 V 72 Ah 640 A EN gibi bilgiler görürsünüz. Bir de üç haneli sayılar bulunur. Akü üzerindeki rakamlar ne anlama geliyor açıklayalım.
Akü seçerken marş gücü önemlidir. Kış aylarında soğuk havalarda aracın geç çalışması ya da çalışmaması genellikle düşük marş gücüne sahip bir akünün neden olduğu durumdur.
Akünün şarj edilmesi bazen yeterlidir. Bazı durumlarda da akü değişimi yaptırmak gerekir. Öncelikle akü değişimi için uzman desteği almanız önerilir. Ancak biraz bilgi ve dikkatle kendi başınıza da akü değişimi yapabilirsiniz.
Aracınızı uzun süre kullanmayacaksanız akü deşarj olabilir. Motorlu araçlar uzun süre kullanılmadığında bazı sorunlar yaşayabilirsiniz. Aracınızı örneğin 2 ay boyunca hiç kullanmayacaksanız bile elektrik kullanımı devam eder. Bu nedenle akü azalır veya biter. Aracı hiç kullanmayacaksanız; akünün negatif bağlantısını keserek akünün daha yavaş deşarj olması mümkün kılınabilir. Bu işlemi nasıl yapmanız gerektiğini de açıklayalım:
Aracınızı hiç kullanmasanız bile belirli bir miktarda elektrik harcanmaya devam eder. Siz, aracı kilitleyip kapatıp gitseniz bile araçtaki bazı sistemler elektrik tüketmeye devam eder. Ancak araç çalışmadığı için şarj olamaz. Bu durumda da akünün enerjisi yavaş yavaş azalır. Zaten enerjisi az ise bir süre sonra bu elektronik sistemler nedeniyle akü bitecektir.
Arada bir çalıştırmak akünün bitmemesi için iyidir. Ama aracın motorunu çalıştırıp 20 saniye sonra kapatıp gitmek yanlıştır. Çünkü aracın ilk çalışma anında akü çok fazla enerji kullanır. Ancak siz bu enerjiyi alıp aracı hemen kapattığınızda akünün hızlı bitmesine neden olursunuz. Burada yapmanız gereken şeyleri şöyle listeleyebiliriz:
DSG şanzıman ile pek çok araçta karşılaşıyoruz. DSG şanzıman otomatik mi ya da DSG şanzıman sorunları gibi konu başlıkları epeyce merak ediliyor. Peki, DSG şanzıman nedir ve DSG şanzımanın özellikleri nelerdir? Makalemiz, DSG şanzıman ve özellikleri hakkında.
DSG şanzıman nedir sorusunun yanıtı, çok basit ve genel bir tanımla otomatik şanzıman şeklindedir. DSG şanzıman, çift kavramalı bir şanzıman türüdür. Pek çok kaynakta doğrudan çift kavramalı şanzıman olarak da geçer. DSG kısaltmasının açılımı ise İngilizce Direct Shift Gearbox şeklindedir.Çift kavramalı şanzıman yada bilinen diğer adıyla DSG şanzıman, vitesleri diğer dişli şanzımanlardan daha hızlı değiştirebilen otomatik şanzımandır. Bu yapısıyla da seri kabiliyet sunar ve çok tercih edilir. Ayrıca çift kavramalı şanzıman, geleneksel otomatik ve düz vites sistemlerine nazaran daha fazla güç ve daha iyi bir kontrol sağlamaktadır.
Bugün pek çok marka, DSG şanzıman tipini kullanıyor. Ancak DSG şanzımanı ilk kullanan marka ya da bu teknolojiyi geliştiren marka, Alman otomotiv devi Volkswagen’dir. Volkswagen’in kullandığı çift kavramalı şanzıman tipinin adı DSG teknolojisiydi. Ancak benzer teknolojileri Audi, Nissan, Mitsubishi, BMW ve Porsche markalarında da görüyoruz. Örneğin Audi’deki çift kavramalı şanzıman teknolojisinin adı S-Tronic’tir. Bu markaların hepsi de farklı mühendislik çalışmaları ile bu teknoloji üzerinde çalıştı ve farklı yönlerini geliştirdi.
DSG şanzımanlı araçların olumlu ve olumsuz yönleri tartışılıyor. Ancak doğru teknolojiyle donatıldıklarında en verimli şanzıman seçeneklerinden biridir. DSG şanzımanlı araçların olumlu ve olumsuz özelliklerini listeleyelim...
Son yıllarda oldukça popüler olan DSG şanzıman yapısının sunduğu bazı avantajlar var. Bunlardan bazıları şöyle:
Yukarıdaki sebeplerle manuel vitesin sürüş yorgunluğunu istemeyen, ancak otomatik vitesli araçlardaki performans problemi ve fazla yakıt tüketimi etkenlerini de istemeyenler için DSG şanzımanlı araçlar, gerçekçi bir çözüm sunar.
Her sistemde olduğu gibi DSG şanzımanlı araçların da bazı problemli yönleri mevcut. DSG şanzıman şikayetleri online mecralarda sıklıkla tartışılıyor. Özellikle geçtiğimiz yıllarda yaşanan bazı DSG kavrama sorunları alıcıların gözünü korkuttu. DSG şanzıman sorunları şöyle özetlenebilir:
Şanzıman sorunları ya da şanzıman arızaları, aracın sürüş güvenliğini ve sürüş kalitesini doğrudan etkiler.
“Araba neden hararet yapar” sorusu, pek çok araç kullanıcısının yanıtını merak ettiği sorulardan biri. Araçta hararet sebepleri, farklılık gösterse de genellikle benzer nedenlerle bu durum ortaya çıkıyor. Daha detaylı bilgiye geçmeden önce arabada hararet göstergesi nerede ve araba hararet yaparsa ne olur sorularının yanıtlarına değinelim...
Pek çok sürücü, özellikle yaz aylarında hararet yapan araba sorunu ile karşı karşıya kalır ya da bu konuda endişe duyar. Öncelikle; “hararet” kelimesi, bir şeyin fazla ısınıp çalışamaz hale gelmesi şeklinde tanımlanabilir. Peki, arabada hararet ne anlama gelir? Burada da motorun çalışması için gereken enerji ortaya çıkarken fazla ısınma söz konusudur. Bu ısınma bir süre sonra motorun ve ona bağlı parçaların işlevini kaybetmesine veya zarar görmesine neden olabilir. Sürüş güvenliği ve motor ömrü için araçta hararet konusuna dikkat etmek önemlidir. Harareti önlemek üzere araca eklenmiş olan parçaların bakımına da özen gösterilmesi gerekir.Arabada hararetin nedenlerini şöyle açıklayabiliriz:Motor parçaları, aracı çalıştırmak için bir dizi hareket içindedir. Bu hareket sırasında ortaya çıkan enerji, motorun ve dolayısıyla aracın hareketi için gereklidir. Ancak enerji ortaya çıkarken bir ısınma da söz konusu olur. İşte bu ısınma, parçaları eritir - yakar ve motorun çalışmasını önler. Makine mühendisleri, zamanla bu ısınmayı önlemek üzere bazı parçaları kullanmanın önemini fark etmiş ve bu parçaların da gelişmesiyle birlikte hararet kontrol altına alınmıştır. Bu parçaların bakımı bu nedenle çok önemlidir. Peki, ısınmayı kontrol altına almak için araçta görev yapan parçalar hangileridir ya da arabada harareti ne önler?
Motorun çok ısınması malzemeleri eritir. Bu nedenle aşırı ısınma istenmez. Araçta aşırı ısınmayı önlemek için de bazı parçalardan destek alınır. Bunlar aşağıdaki gibidir:
Motorlu araçlarda, yağlar ve sıvılar çok önemlidir. Harareti motordan uzaklaştırmak ve motoru istenen şekilde çalışma ısısında tutmak üzere kullanılan sıvıya da soğutma sıvısı denir.
Soğutma sıvısının devirdaimi için çalışır. Pompanın dönme hızı ile soğutma suyunun devirdaim hızı benzerdir.
Soğutma sıvısını soğutan mekanizmadır. Soğutma suyunun akacağı kanallara sahiptir. Sıvı pompadan geçtikten sonra motora gider, soğutma yaparken ısınır ve radyatörde soğur.
Radyatöre gidecek olan debi miktarını ayarlamakla görevlidir. Pompadan gelen suyun ne kadar ısındığını ölçer. Motor istenen sıcaklığın üstüne çıktığında termostat devreye girer.
Hararet müşürünün görevi, soğutma suyu sıcaklığını belirleyip motor kontrol ünitesine bildirmektir.Bu parçaların değişim fiyatları hakkında bilgi almak üzere Otopratik Servis Fiyat listesine bakabilirsiniz.Özetle; araçlarda, ısınmayı kontrol altına almayı sağlayan motor hararet müşürü ve hararet göstergesi gibi önemli parçalar bulunur. İşte bu parçaların uyumlu ve sağlıklı çalışması ile hararet önlenebilir. Tahmin edeceğiniz üzere söz konusu parçalarda sorun olması da motorun hararet yapmasına neden olabilir. Araç bakımı yaptırarak soğutma ekibinin durumunu kontrol edin.
Şimdi, araba neden hararet yapar sorusuna verilebilecek yanıtları listeleyelim:1. Soğutma Ekipmanı Sorunları
2. Sürücü HatalarıAracı kullanım biçimi de motorun daha sık hararet yapmasına neden olabilir. Yanlış vites değiştirme, motoru fazla zorlama, uzun saatler boyunca yüksek hızda ilerleme gibi nedenlerle de motor, hararet yapabilir.
Hararet yükseldiğinde aracı durdurup rölantide bırakmayın. Çünkü bu durumda radyatör soğumayacak ve ama motor çalıştığı için ısı artışı devam edecektir. Yapmanız gereken şey, ayağınızı gazdan çekin ve ilerlemeye devam ederek yavaşça durun. Aracın tüm camlarını açıp ısıtıcıyı açmanız da motor suyu sıcaklığını düşürmenize yardım eder. Daha sonra da soğutma sistemini kontrol edin. Ancak burada ısınan parçalar size de zarar verebilir. Buna dikkat edin.
Soğutma sistemi bakımı için aşağıdaki parçaların bakımını ve kontrolünü yaptırın:
Aracınızı yakından gözlemlemek mevcut bir arızayı fark etmenizi veya olası bir arızanın önüne geçmenizi sağlayabilir. Örnek vermek gerekir ise aracınızın egzozundan çıkan duman rengine göre bir çok farklı şeye işaret ediyor olabilir.
Görünür İşaretTeşhisOlası Sebepler Siyah veya Gri Duman Duman, eksik yakıt yakılmasından kaynaklanıyor olabilir
Mavi Duman Motor yağı yakılıyor olabilir
Beyaz Duman Soğutma sıvısı ve / veya su yanma odasında buharlaşıyor olabilir
Görünür İşaretTeşhisOlası Sebepler Siyah veya Gri Duman Duman, eksik yakıt yakılmasından kaynaklanıyor olabilir
Mavi Duman Motor yağı yakılıyor veya atomize ediliyor olabilir
Beyaz Duman Yakıt yanmıyor olabilir
Triger kayışı, motorunuzdan optimum tork ve güç elde etmek üzere motor supaplarının doğru zamanlamayla çalışması için krank milinin hareketini eksantrik millerine aktarır. Dolayısıyla motor performansı için en önemli motor parçalarından biridir.Triger kayışı, kauçuk malzemeden üretilmiştir. Kauçuk kayış, yapısı gereği, motorun sıcaklığından dolayı şertleşir ve sonrasında çatlayabilir ya da kayışın dişleri kopabilir.Triger kayışının kopması durumunda supaplar tahrik edilemez, supapların açılma - kapanma zamanlaması bozulur ve motor durur. Bu esnada motoru yeniden çalıştırmak amacıyla bilinçsizce marş yapılması halinde supapların motor pistonlarının tepelerine çarparak bükülmesi, pistonlarda hasar oluşması, dolayısıyla bu denemelerin yüksek maliyetli motor revizyonlarına neden olması da sık karşılaşılan bir durumdur.Bunun önüne geçmek için triger kayışının mutlaka araç üreticisinin önerdiği aralığa uygun şekilde değiştirilmesi gerekmektedir.Bazı motorlarda ise triger kayışı yerine zamanlama zinciri kullanılmaktadır. Zamanlama zincirinin belirli bir değişim aralığı olmamasına rağmen kullanıma bağlı olarak zincirde uzama olabilmektedir. Uzamanın üretici tarafından belirtilen toleransların üzerinde olması durumunda zamanlama zincirinin değiştirilmesi gerekir. Aksi takdirde supap zamanlamalarıyla ilgili gecikmeler yaşanacak ve motor performansı da bundan olumsuz etkilenecektir.
Hem çalışan aracın, hem de çalıştırılacak aracın kontakları kapatılmış olmalıdır.
1. Kırmızı bağlantı kablosunu bozuk akünün pozitif ucuna bağlayın.2. Kırmızı bağlantı kablosunun diğer ucunu destekçi akünün pozitif ucuna bağlayın.3. Siyah kablo öncelikle destekçi akünün negatif ucuna bağlı olmalı.4. Diğer uç çalıştırılacak aracın motor bölümündeki araç çerçevesinin boyasız bir alanına bağlanmalıdır.
Önemli: Sürücü el kitabında bulunan araç üreticisinin tavsiyesini takip etmelisiniz. Eğer üretici, araçta özel pozitif veya negatif servis kutup ucu yeri sağlıyorsa bunun kullanılması gerekir.
“Karlı havada araba nasıl kullanır” sorusu, güvenli sürüşe önem veren pek çok sürücünün merak ettiği bir konudur. Karlı havada araba kullanmak, epeyce zorludur ama pek bazı noktalara dikkat ederek güvenli bir biçimde ilerlemek mümkün. Özellikle de kış lastiği kullanmaya ve şartlara göre zincir kullanmaya dikkat ederek. Peki, karlı havada araba kullanmanın ipuçları var mı? Karlı havalarda nasıl araba kullanılır sorusuna verilebilecek yanıtları listeleyelim…
Kışın ve karlı havalarda araç kullanmak, genellikle uzmanlık ister. Sis ve yağış, sürücünün görüş açısını ve görüş netliğini bozarken zeminin kaygan olması da aracın kontrolünü zorlaştırabilir. Ülkemizde güney illeri dışında hemen her ilde kış mevsimi az da olsa kar yağışı alır. Peki, güvenli bir biçimde karlı zeminde araba kullanmak için neler yapmalısınız ve nasıl önlemler almalısınız?
Kış öncesinde aracınızın bakımını mutlaka yaptırın. Periyodik bakımda lastik basıncı, rot ayarı, balans ayarı, sileceklerin durumu gibi özellikle kış koşullarında güvenli sürüş için önemli olan detaylar gözden geçirileceği için önemlidir. Yaşadığınız bölgede kış çetin geçiyorsa kış öncesi araç bakımını ihmal etmeyin.
Otomobiller için kış lastiği zorunluluğu yok. Ancak sürüş güvenliği için, motorun uzun ömürlü olması için ve yakıt tasarrufu için Aralık ayı itibariyle kış lastiğine geçmeniz önerilir. Özellikle de kışların bol yağışlı ve karlı geçtiği bölgelerde mutlaka kış lastiğine geçin. Lastik taktırmak için uzman desteği almanızı da öneriyoruz. Çünkü lastik takıldıktan sonra yapılacak rot ayarı ve balans ayarı da önemlidir.
Zeminde kar varsa araç kullanmak, zorlaşır. Karlı zemin kadar oluşabilecek sis, yoğun yağış ve buzlanma etkenleri de sürüş güvenliği için tehlike oluşturur. Ancak bazı temel bilgileri edinerek bu süreci daha konforlu kılabilirsiniz. Karlı zeminde nasıl araba kullanılır, sorusuna yanıt olarak aşağıdaki ipuçlarını göz önüne alabilirsiniz.
Kış Lastiği ŞartYukarıda da bahsettiğimiz gibi kış lastiği taktırmak çok önemli. Yaz lastikleri ile kış koşullarında güvenli sürüş zorlaşır. Ancak karlı havalarda yaz lastiği ile trafiğe çıkmak, çok tehlikeli olabilir.Takip Mesafesi Önemli!Normalde iki araç arasında takip mesafesi, 35 metredir. Ancak buzlu zeminde ve yağışlı havalarda 70 metre takip mesafesi koymak önerilir.Yokuş Çıkarken ve İnerken Bunlara Dikkat Edin!Karlı ve buzlu havada yokuş aşağı inerken, arabanın savrulmasını ve kaymasını önlemek için yapabileceğiniz birkaç şey var. Bunları şöyle listeleyebiliriz:
Karlı havalarda arabayla yokuş çıkarken araç patinaj yapabilir. Bunu önlemek için de şunları deneyin:
Kara kış; kar, buz, yağış ve sisle özdeşleşmiş gibidir. Sisli havalar, sürücüler için en zorlu hava koşullarını oluşturur. Mecbur kalınmadıkça da sisli havalarda trafiğe çıkılması önerilmez. Ancak o zorunlu durumlarda sisli havada sürüş teknikleri konusunda size yardımcı olabilecek birkaç ipucunu listeledik:
Yakıt tüketimini azaltmak mümkün mü? Pek çok araç sahibi, arabanın daha az yakması için ne yapmalı sorusunu soruyor. Aracın daha az yakması için ne yapmalı ya da yakıt masrafını azaltmak için ne yapmalı gibi soruların yanıtlarını makalemizde bulabilirsiniz…
Yakıt masrafını azaltmak ile yakıt tüketimini azaltmak arasında ince bir fark olduğunun altını çizerek başlayalım. Amacınız yakıt masrafını ciddi ölçüde azaltmak ise elektrikli yakıt ya da otogaz yakıt gibi daha uygun fiyatlı yakıt seçeneklerine yönelin. Ayrıca daha küçük motorlu araç seçerek ve daha yeni model araba tercih ederek de aylık yakıt tüketim masrafınızı azaltabilirsiniz. Ancak konu; mevcut aracınızın yakıt tüketimini azaltmak ise bu konuda dikkat edebileceğiniz bazı noktalar var. Peki, yakıt tüketimini düşüren ipuçları neler?
Arabanın daha az yakması için yapabileceğiniz bazı şeyler var. Hatta bunlara dikkat ederek sizi şaşırtacak oranda yakıt tasarrufu elde edebilirsiniz.
Yüksek hız, her zaman motora daha fazla enerji harcatır ve bu da daha fazla yakıta ihtiyaç duyurur. Arabanızı ne kadar yüksek hızda kullanırsanız aracınızın yakıt tüketim hızı da o kadar artar. Bu nedenle gereksiz hızlanmadan kaçının.
Trafikte sürekli dur-kalk yapmak zorunda kalıyoruz ama bu her bir fren-gaz alışkanlığı, motorun daha fazla enerji tüketmesine neden olabiliyor.
Yakıtın kalitesi, motorun çalışma için ihtiyaç duyacağı enerjiye ve motorun ömrüne net olarak etki eder. Bu nedenle iyi yakıt seçmeyi önemseyin.
Yakıt sızdırması, özellikle belirli bir yaşın üzerindeki araçlarda sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Aldığınız yakıtın boşa gitmemesi için periyodik bakım yaptırın.
Elbette bir yere çarpmamak için ani frenleme yapmanız gerekecektir. Ancak bazen “acemi sürücüler”, çok gereksiz ani frenleme yapabiliyor. Bu da yakıt tüketimini arttıran nedenler arasındadır.
Düşük viteste yüksek hızlanma yapmaya kalkmayın. Doğru viteslemeyi yapın ki motora gereksiz yük binmesin.
Klima kullanımında aç-kapa yerine belirli bir seviyede sürekli açık kullanım yapın. Klima bakımını da ihmal etmeyin.
Aracın uzun süre rölantide olması, yakıt tüketimini arttıran bir nedendir.
Yakıt filtresi, hava filtresi gibi parçaları sıklıkla kontrol ettirin ve gerekiyorsa yenileyin.
Yakıt depo kapağı kırık ya da çatlak olmamalı. Trafikte depo kapağı sorunlu olan çok sayıda araç var. Bu kapağın tek işlevi, söz konusu alanı kapatmak değil.
Kış şartlarında araç kullanırken ya da çukurlara girip çıkarken ön takımlara zarar verebilirsiniz. Böyle bir hassasiyet varsa araçta bir yöne çekme olur. Çekme olunca da motora yük biner ve yakıt kullanımı artar.
Yukarıdakine benzer şekilde lastik ayarı doğru değilse rot ayarı ve balans ayarı yapılmalıdır. Aksi halde hem sürüş güvenliği azalır hem de yakıt tüketimi artar.
Motor yağı bozuk ya da partiküllü olmamalı. Aksi halde motorun zorlanmasına neden olur ve motor zorlandıkça daha çok enerji harcar. Motor yağınızı kontrol ettirin ve gerekiyorsa motor yağı değişimi yaptırın.
Bagaj gereksiz yere dolu olmamalı. 100 kilogram ağırlığındaki bir yük, bir aracın enerji tüketimini yüzde 1-2 oranında arttırır. Bu da yakıt tüketimi oranına yansır.
Doğru ayarda lastik hava basıncı olmazsa yine motor zorlanır ve yakıt kullanımı artar. Bu nedenle lastik hava kontrolü yaptırmanız önerilir.
Az yakan araba almak ya da en az yakıt tüketen arabalar yönünde tercih yapmak isteyenler için bir marka model listesi yapmak yerine hangi arabaların daha tasarruflu yakıt tüketimi yaptığını ve nedenlerini açıklamak istedik.
Yeni araba, yani sıfır araba veya model yılı düşük olan arabanın motoru ve motor parçaları da yenidir. Bu da korozyon denilen metal eskimesinin henüz olmadığı veya çok az seviyede olduğu anlamına gelir. Ayrıca filtreler de tertemizdir. İşte bu nedenle model yılı düşük olan bir aracın motoru, model yılı eski olana göre genellikle daha az yakıt tüketimi yapar. Ancak bakımları yapılan, gerekli parça yenileme süreçleri tamamlanan bazı eski arabaların da yaşıtlarına göre az yakması olasıdır.
Arabanın motor hacmi küçüldükçe yakıt tüketimi oranı da düşer. Elbette performansı da bu yönde daha az olacaktır. Ancak şehir içinde ulaşım amacıyla kullanılacak bir otomobil için önceliğiniz yakıt tüketiminin az olması ise böyle küçük motor hacmine sahip bir modeli tercih edebilirsiniz.Son dönemde otomobil dünyasında teknolojik gelişmeler, 4 çeker araba çok yakar ya da otomatik araba çok yakar gibi bazı ezberleri bozdu. Ancak genel bir yaklaşımla şanzıman tipi, çekiş sistemi, motor hacmi, aracın boyutları gibi etkenlerin de yakıt tüketiminde etkili olduğunu söyleyebiliriz.Özetle; aracınızın az yakmasını sağlamak için kullanım alışkanlığınızı gözden geçirin ve periyodik bakım yaptırmayı ihmal etmeyin.
Yazlık lastiklere ne zaman geçiliyor? Kış lastiği sezonu ne zaman bitiyor? Bilindiği üzere ülkemizde bazı araçlar için kış lastiği takma zorunluluğu var. Kış lastiği takma zorunluluğu, 1 Aralık’ta başlıyor ve 1 Nisan’a kadar sürüyor. 1 Nisan itibariyle artık yaz lastiğine geçmek gerekiyor. Peki, yaz lastiği takma zorunluluğu var mı? Yaz lastiği takılmazsa ne olur ya da kış lastiği yazın kullanılırsa ne olur? Bu soruların yanıtlarına bakalım…
Yaz lastiği için kanun eliyle belirlenmiş bir zorunluluk yok. Ancak güvenli sürüş için yazın yaz lastiği ve kışın kış lastiği kullanmak çok önemli. Peki, yaz lastiği ile kış lastiği arasındaki farklar neler?
Oto lastikleri, aracın güvenle ilerlemesi, performanslı çalışması ve motorun ömrü için çok önemlidir. Lastikler üzerinde ilerleyen araç aksamı, doğru lastik kullanılmadığında, doğru lastik ayarı olmadığında ve dolayısıyla doğru lastik basıncı sağlanmadığında aracın güvenle ilerlemesine, hızlanma performansını göstermesine engel olacağı gibi motoru zorlayarak kısa sürede yıpranmasına neden olur. İşte bu nedenle lastik seçimi ve kullanımı önemlidir. Yine aynı nedenle üreticiler, mevsim ve yol koşullarına göre oto lastik tasarlanması gerektiğini keşfetmişlerdir. Zira, yol koşullarının ıslak, kaygan ya da çamurlu olması durumunda lastiklerin yol tutuşu azalır. Burada çekiş sistemi dışında lastiklerin durumu önemli bir belirleyici olur. İşte bu nedenlerle de kış mevsiminde kullanılacak lastiklerin yanak genişliği fazladır ve yüzeyleri suyu tahliye edecek şekilde yivlere sahiptir.
Kış lastiği, kaygan zeminde kaymadan ilerlemek ve yola tutunmak üzere tasarlanmıştır. Diğer yandan kış lastiklerini yazın kullanmak, öncelikle kış lastiklerinizin hızla yıpranmasına ve kısa sürede kullanılamaz hale gelmesine neden olur. Ek olarak aracınızın performansı yani hızlanma oranları düşer. Araç, hızlanamadıkça motora yüklenir ve motora binen yük, daha fazla yakıt tüketimine neden olur. Diğer yandan motor ve motorun sağlıklı çalışmasını sağlayan pek çok parça da yıpranır. Bunlara ek olarak kış lastikleri yazın kullanıldığında araç içinde uğultu yapar.
Pek çok araç sahibi, kış lastiklerini yaz gelince nereye koyacağı endişesini yaşıyor. Gerçekten de şehirde küçük dairelerde yaşayan insanlar için bu büyük boyutlu malzemeleri koyacak yer bulmak epeyce zor. Ancak oto lastik oteli olarak hizmet veren noktalardan destek almak mümkün.
Arabanın lastiklerinin havası neden söner ya da lastik basıncı neden düşer? Oto lastiklerin havasının azalmasının nedenleri ve lastik basıncının önemi konusunda merak ettiklerinizi yanıtlıyoruz.
Lastikler, bir yerde kullanılmadan beklediğinde ya da araçta takılı halde beklediğinde veya aktif olarak kullanıldığında zamanla içinde hava basıncı azalır. Bu üç durumun hepsinde de farklı seviyelerde azalır ama sonuçta; zamanla basınç azalır. Lastiklerdeki basıncın zamanla düşmesinin ana nedeni, hava osmozudur. Peki, lastik bsıncına etki eden hava osmozu nedir?
Lastiğin yapısında bulunan moleküllerin arasına hapsolmuş hava moleküllerinden kaynaklanan çok küçük boşluklar vardır. Lastik içindeki hava basıncı dışarıdaki basınçtan daha yüksek olduğu için lastiğin içindeki havayı oluşturan moleküller, bu boşluklardan geçip dışarı doğru kaçabilir. İşte bu duruma hava osmozu deniyor.
Oto lastik basıncını ayarlamak için akaryakıt istasyonlarındaki noktaları kullanabilirsiniz. Ancak uzun yola çıkarken bir oto lastik hizmet noktasından destek almanız önerilir. Zira, uzun yola çıkarken lastik kontrolü ve araç bakımı ile sürüş güvenliği ve konforu açısından önemli bir adım atabilirsiniz.
Bazen sürücülerin daha konforlu sürüş için basıncı olması gerekenden az tuttuklarını görüyoruz. Ancak bu durumda bazı sorunlarla karşılaşılabilir. Çünkü düşük hava basıncı lastiğin patlama riskini yükseltir. Ayrıca sürüş güvenliğini tehlikeye atar.
Oto lastiklere fazla basınç uygulamak da doğru olmaz. Oto lastiklerinize gereğinden fazla basınç uygularsanız lastiklerin tabanları kısa sürede aşınır, basıncı az olan lastiklerin omuz kısımlardaki dişleri kısa sürede aşınır, lastik aşırı ısınır ve yakıt tüketimi de artar.
Oto lastik hava basıncı konusunun önemli olduğunu hemen her uzman söyler. Ancak çok az sürücü, bunun önemini gerçekten anlar. Doğru lastik basıncı, yakıt tüketimi dışında doğru fren mesafesini ayarlayabilme ve yol tutuş performansı gibi pek çok açıdan büyük önem taşır. Normal şartlarda lastik hava basıncı kontorlünün ayda bir kere yapılması gerekir. Doğru hava basıncı ayarı olmazsa araç, virajları alırken kayabilir ya da daha fazla yakıt tüketimi yapabilir.
Hemen her binek araçta tüm lastiklere 32 PSI basınç basmak yaygın bir davranıştır. Öncelikle aracın lastiklerine ne kadar basınç verileceği, fabrika ayarları bilgisinde yazar. Burada verilen lastik basınç bilgisine uymak gerekir. Dört lastiğe de eşit basınç vermek genellikle doğru olmaz. Çünkü örneğin aracın taşıdığı yük de önemli bir belirleyicidir. Arkada yolcular ve bagaj yükü varsa arka tekerleklerin basınç değeri biraz daha fazla olabilir. Böylece arka lastiklere binen yük için bir denge sağlanmış olur.
Lastiklerdeki olması gereken doğru basınç değerleri araç kullanma kılavuzlarında yazar. Ayrıca hemen her araçta kaporta altı bilgi kağıdı, kapı arasındaki sürücü bilgilendirme kısmında bulunur. Oto lastik uzmanından da doğru lastik basıncı bilgisini öğrenebilirsiniz.
Oto lastik seçimi, lastik balans ayarı ve rot ayarı, oto lastik bakımı gibi konular, güvenli ve konforlu sürüş için çok önemlidir. Ancak pek çok sürücü, daha çok en uygun fiyatlı lastiği almaya odaklanır. En ekonomik lastiği almak yerine aracınıza uygun olan lastiği seçerek, doğru basınçta ve mevsimine göre lastik kullanarak hem yakıt tasarrufu elde edebilirsiniz, hem motorun ömrünü uzatabilirsiniz hem de aracınızdan daha iyi performans alabilirsiniz.
Oto lastikler üzerinde son kullanma tarihi yazmaz. Pek çok ürünün bir son kullanma tarihi olmasına rağmen oto lastiklerinin son kullanma tarihi yoktur. Çünkü lastiğin ne zamana kadar kullanılacağını, kullanım şekli ve kullanım sıklığı belirler. Bu nedenle son kullanma tarihi verilmez ama oto lastik alırken üretim tarihine bakmak önemlidir. Çünkü rafta çok uzun süre beklemesi istenmez.
Oto lastikleri, çok teknik bir parça gibi görünmese de aracın en önemli parçalarıdır. Zira, oto lastikler olmadan aracın hareket etmesi düşünülemez. Lastiklerin ebatları, üretim yılı gibi başlıklar lastik seçiminde etkilidir. Ancak lastik bakımı da çok önemlidir. Zira, doğru hava basıncı uygulanmamış, rot ve balans ayarı doğru yapılmamış lastikler, araçta dengesizliğine neden olur. Bu da araçta sağa sola çekme ya da direksiyon titremesi başta olmak üzere pek çok olumsuz sonuca yol açar. Aracın dengesi bozulunca motora daha çok yüklenir ve motor ömründen yer. Diğer yandan yakıt tüketimi miktarı da artar. Bu nedenlerle lastik hava kontrolü, lastik rot ayarı ve lastik balans ayarı gibi hizmetleri düzenli olarak almanızı öneriyoruz.
Klima sistemi aracınızı soğutmakla kalmaz. Birincil işlevlerinden biri araç içinden nemi almaktır. Özellikle kış aylarında camlarda yaşanan buğu sorununun önüne geçmek adına klima çalıştırılmalıdır.
ChipTuning | Gizli Özellik | Partikül Filtre EGR Adblue İşlemleri İçin Hemen Randevu ve Bilgi